Yeni demokratik dönüşümlerin başladığı, kardeş ülke Sudan uzak değil…
Laik, sünnetli, çağdaş ve genç Sudanlı kadınların başını çektiği, ileri demokratik devrim adımların atılımına tanık olduğumuz, bu kardeş ülkeye turistlerin güven içinde akın edecekleri bir dönem başlıyor…
Bir dudak izi kadar yakın…
Sabah El-Hayr, Sabah El-Nur! Şükran Sudan…
Sudan, sudan sebepten geri kalmamalı…
Rehber arkadaşım Dr. Necmettin ve Usama Muhammed ile birlikte; Kara Afrika’nın beyaz yürekli insanlarının tarihi ve arkeolojik bulguları, 60 bin yıl öncesi Sam Buşmanlara uzanan, Siyahi halkların vatanı Sudan coğrafyasını, kültürünü, inanç ve folklorik zengin miraslarını, renklerini tanıma gezim, oldukça anlamlı geçti. Sudan’ın Kızıldeniz kıyısında dalgıçların seyir defterinde yer alan ve büyük bir liman kenti olan Portsudan ve de Afrika’nın göz bebeği, volkanik görselleriyle turistlerin ilgisini çeken ve ülkenin en yüksek dağı olan Jabel Marra Dağı (3042 m.) eteklerinde elma ve susam üreten, konuksever Hataylı, Niğdeli ve Karamanlı Sudanlıların olduğuna tanık oldum. Eski bir Osmanlı toprağı olan bu ülkeyi bana gezme olanakı sağlayan konuksever Sudan Büyükelçiliğine, yöneticilerine, renkli, dost ve kardeş Sudan halkına sonsuz teşekkürler…
Sudan’da sünnetli kızlar, Tuaregler ve İç savaş
Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’nun verilerine göre, dünyada toplam 140 milyon sünnetli kadın olduğu bilinmektedir. Ülke bazında bu sayının en fazla olduğu ilke ise sıralamasında ise, Sudan başı çekmektedir. İslami bir gerekçe olarak yapıldığı iddia edilen (7-17 yaş arasında) kız çocukların bu sünnet olayının özünde, 4 bin yıllık Firavun döneminden gelen bir uygulama olduğu daha gerçekçidir. Pek çok bulaşıcı ve ölümcül hastalıkların taşıyıcılığına neden olan, kız çocukların bu sünnet olma gelenekine karşı, önlem ve yasal uygulamalar için çalışmaların başlatıldığına tanıklık ettik. Ülke yöneticileri, sivil toplum kuruluşları, Dünya Sağlık Örgütü, UNESCO ve UNICEF’in katkılarıyla sürdürülen çalışmalar; insan, çocuk ve kadın hakları açısından önemli bir adım olduğu sevindiricidir…
Öte yandan, Çat sınırına yakın bölgede bulunan, batı Sudan’ın Darfur Bölgesinde hala süren, yerleşik ve göçebeler arasındaki kabile savaşlarında gözlenen organ mafyasının beslediği gerilla savaşlarından da, Sudan yönetimi ve halkı çok huzursuzdur. Sudan’ın Cuba Özerk Bölgesinde (çoğu hristiyan) ayrılıkçı eylemlerin ardında da barılı petrol devlerinin olduğu gerçeğini unutmamak gerekli. Bu bölgede; konuklarına eşlerini sunan ve ikram eden ilkel kabilelerin olduğunu ve bu sunuyu kabul etmez iseniz, çok üzüldüklerini, en büyük saygısızlığın yapıldığı gelenekinin de hala sürmekte olduğunu anımsamakta yarar vardır.
Büyük Sahra’da deve kervanlarıyla tuz taşıyan vatansız Tuareglerle yaptığım 14 günlük yolculukta tanık olduğum olayaları hala unutmuş değilim. Mola verilen vahalarda topladığımız deve tezekleri ile pişirilen kahvenin tadı damağımda.. Bilindiği gibi Tuaregler, kadın ya da erkek farketmeksizin uzun boylu, geniz omuzlu, kalçası dar, uzun bacaklı ve ten rengi lacivert olan bir halktır. Çölün efendisi olarak anılan, savaşkan, mavi giysili ve örtülü olan Tuaregleri, batılı ve kuzeyli maceracı insanların son model araçlarla çölde yaptıkları safari avında, yabanıl hayvanları değil, Tuaregleri avladıkları iddia edilmektedir.
Sudan’ın coğrafi konumu
Sudan ya da resmî adıyla Sudan Cumhuriyeti. Afrika‘nın en geniş 3. ülkesi. BaşkentiHartum‘dur. Bir Doğu Afrika ülkesi olan Sudan kuzeyden Mısır, kuzeydoğudan Kızıldeniz, doğudan Etiyopya ve Eritre, güneyden Güney Sudan, batıdan Orta Afrika Cumhuriyeti ve Çad, kuzeybatıdan da Libya‘yla çevrilidir. Nil Nehri, Sudan’ı Batı ve Doğu Sudan olmak üzere ikiye ayırır. Hartum’un Rafediye bölgesi yakınlarında, bir hortum gibi dolanarak akan Beyaz Nehir Nil ile Mavi Nehir Nil birleşir. Sudan’ın ortasından, dış ilişkilerinde kültürel, toplumsal ve ekonomik olarak büyük rol oynayan Nil Vadisi geçer.
İnsanların Sudan’da yaşamaya başlaması milattan önce 5000 yılına kadar uzanır. 1,886,068 km2‘lik yüzölçümü ile dünyanın en büyük 16. ülkesidir. Ülkenin, 2011 yılında Sudan ve Güney Sudan olarak ikiye ayrılmasından sonra yüzölçümü bakımından Afrika‘nın en büyük ülkesi olma özelliğini Cezayir‘e kaptırmıştır. Nüfus bakımından 35 milyonluk nüfusuyla dünyada 40. sıradadır. Ayrıca başkenti ile en büyük şehrinin birbirine en yakın olduğu ülkedir. (Hartum (başkent) – Omdurman (en büyük şehir) arası uzaklık: 150 metre). Bunun nedeni iki şehri ayıran engelin Nil Nehri olmasıdır.
Kızıldeniz’de Sualtı Turizmi ve Büyük Sahrada Sudan Piramitleri
Öte yandan, karşı kıyıda bulunan Suudi Arabistan’ın uluslarası liman kenti Cidde’ye ulaşan ve Kızıldeniz kıyısında bulunan Port Sudan liman şehri ile Afrika’nın doğu kapısı ve Kızıldeniz’in derinliklerinde yer alan, eşsiz görüş görselleri bulunan sualtı dalış alanları ile de; yerli ve yabancı turistlerin, sualtı maceracıların ve meraklıların tercih ettiği, gezilip görülmesi gerekli yerlerin başında gelmektedir. Özellikle Büyük Sahra’nın doğu başlangıç yerinde bulunan çok sayıdaki Sudan Piramitlerinin yapılış tarihi, Mısır Piramitlerinden oldukça eski olduğu da bilinmektedir. Tek hörgüçlü beyaz develerle yapılan sahra ve piramit gezi turlarındaki eşsiz manzara, yeni meraklıları bekliyor… Sudan Piramitlerini merak eden yabancı turistlerin sayısı giderek arttığı da dikkat çekmektedir…
Sudan’ın ‘saklı hazinesi’ piramitler
Kuzey Sudan’ın saklı hazinesi Sudan Piramitleri, diğer adıyla Nubiya piramitleri, Mısır’daki Giza Piramitleri’nin aksine ıssız çölün ortasında kaderine terk edilmiş. Çoğu kişinin varlığından bile haberi olmadığı Sudan Piramitleri ülkedeki iç savaş sebebiyle unutulmaya yüz tutmuş. Sudan Piramitleri ıssız çölün ortasında ziyarete gelecek turistleri bekliyor.
Kuzey Sudan’da, çöl kumları üzerinde yükselen küçük ve dik yapılı piramitlerin etkileyici görüntüsü, tıpkı komşusu Mısır’ın piramitlerine benziyor. Fakat ünlü Giza Piramitleri’nin aksine, Sudan Piramitleri ıssız çölün ortasında neredeyse terk edilmiş bir halde.
Aynı zamanda Nubiya piramitleri olarak adlandırılan Sudan Piramitleri, Meroe bölgesinde, Sudan’ın başkenti Hartum’dan 200 km kuzeyde, Al-Bagrawiyah’ta yer alıyor. Bölgede 255 piramit bulunuyor. Mısır Piramitleri’nin aksine, UNESCO Dünya Mirası listesinde bulunmasına rağmen, çölün ortasında adeta unutulmuş halde. Sudan’ın uzun soluklu eski Devlet Başkanının başlattığı uygulamalara karşı, batılıların uyguladığı yaptırımlar nedeniyle ve ülkede devam eden iç çatışmalar, piramitler için sağlanacak dış yardımların ve yatırımların engellenmesine neden oluyor. Bu bağlamda, bölgedeki turizmin de gelişmesini engelliyor.
Neredeyse Mısır Piramitleri büyüklüğündeki Sudan Piramitleri pek ziyaretçi almıyor. Sudan askerleri tarafından korunan, Al-Bagrawiya’daki bu antik Meroe Piramitleri, Sudan’ın 200 kilometre kuzeyinde yer alıyor.
Uzun zaman önce kurumuş bir nehrin etrafını çevrelemesi nedeniyle Meroe Adası olarak nitelendirilen bölge, bir zamanlar Siyahi Firavunlar olarak bilinen Kuş Krallığı hükümdarlarının yaşadığı bir başkentti. M.Ö. 720-300 yılları arasında inşa edilen piramitlerin uzunluğu, 6 ile 30 metre arasında değişirken, giriş kısımları genelde güneşin doğuşunu karşılamaları için doğuya bakacak şekilde inşa edilmiş. Yüzyıllardır ayakta kalmayı başaran bu piramitlerin, Mısır’dakilerden sonra tamamlandığı biliniyor.
UNESCO’ya göre, piramitlerin dekorasyonunda kullanılan Mısır, Yunan ve Roma kültürüne ait ögeler, piramitleri paha biçilemez eserlere dönüştürüyor. Ancak, Hartum Ulusal Müzesi Başkanı Abdel-Rahman Omar’ın ifadesine göre, 19. yüzyılda, bazı arkeologlar piramitlerin altın uçlarını sökmüş ve bazı taş bloklarının da sayısını azaltmışlar.
Türünün son örneği 5 ilkel kabile
Ülkedeki iç savaş ve Darfur’daki çatışmaların sebep olduğu ekonomik yaptırımlar nedeniyle, Sudan turizmi yeniden diriliyor. Katar, Sudan’ın bu tarihi eserlerinin yenilenmesi için 135 milyon dolar para desteği sağlamış olsa da, Ulusal Müze Başkanı Omar, Sudan’ın yılda ancak 15.000 turist tarafından ziyaret edildiğini belirtiyor. Sudan Piramitleri, çölün ortasında adeta kayıp bir şehir gibi kendisini keşfedecek yeni ziyaretçilerini bekliyor.
Dünyaca ünlü Sudan’ın dalış cenneti Port Sudan
1909 yılında İngilizler tarafından Kızıldeniz’i Nil Nehri’ne bağlayan önemli bir istasyon olarak kuruldu. Günümüzde ise turizm açısından iki önemli amaca hizmet ediyor Port Sudan. Birincisi Afrika’dan Mekke’ye hac ziyareti için gidenlerin geçiş noktası. İkincisi ise dalış turizmi. Sudan kıyıları, dünyanın en güzel dalış
bölgeleri arasında yer alıyor.
İbni Batuta ve Kaptan Cousteau’nun mola verdiği köy
1330’da Kuzey batı Afrika’dan yola çıkan ve 1335’de İznik’te Orhan Gazi ile buluşan ünlü İslami misyoner olan coğrafyacı, gezgin olan İbni Batuta; Hartum ve Port Sudan’dan sonra, Suakin ve Sahaab Rumi’yi ziyaret ettikten sonra, karşı kıyıda bulunan Cidde’ye gittiği, tarihi kaynaklarda yer almaktadır.
Sudan’ı dalış turizmine kazandıran çok tanıdık bir isim. Modern dalışın babası, ünlü araştırmacı dalgıç Jaques Cousteau, 1963 yılında “Conshelf II” adını verdiği sualtı köyünü, Port Sudan açıklarında Shaab Rum-i adı verilen bir mercan resifinde gerçekleştirdi. Amacı su altında yaşam alanları kurmaktı. Deney sırasında sekiz dalgıç toplam bir ay boyunca su altında yaşadı. Shaab Rum-i’de dalış yapan dalgıçlar, Conshelf II’yi ziyaret edip Jaques Cousteau’yu anabilirler. Shaab Rum-i, dünyanın önde gelen üç dalış noktasından biri bugün. Deneyimli dalgıçlar, derinlerde çok nadir görülen ‘çekiçbaş’ (hammerhead) türü köpek balığı sürüleri içinde yüzebilirler. Resifin 20 metre derinliğinde, bara kuda ve ‘sarı tatlı dudak’ sürülerinin endamlı gösterisini izleyebilirler.
Resifin üzerinde Kızıldeniz’de sıkça rastlanan yumuşak kırmızı mercan tarlalarının seyrine doyum olmaz. Tehlikeli olarak adlandırılan köpekbalığı türlerine Sudan’da rastlanmıyor. Mercan resiflerinin yüzeye yakın kısımları, sert mercanların en harika örnekleriyle kaplı. Bu eşsiz mercanların arasında melek, orkinos, küt kafa papağan, kırmızı mercan, sincap gibi ilginç balık türlerini ile deniz kaplumbağalarını görebilirsiniz. Shaab Rum-i o kadar büyüleyici bir dalış noktasıdır ki, ben ve teknedeki tüm dalgıçlar, kaldığımız dört gün süresince sabah akşam bıkmadan usanmadan aynı yere dalış yaptık.
Umbria’nın sırdaş öyküsü
Port Sudan açıklarındaki önemli dalış noktalarından birisi de Umbria batığı. 1912 yılında şilep olarak yapılan Umbria gemisi, İkinci Dünya Savaşı’nda İtalyanlar tarafından kullanılmış. 25 metre derinlikte cephanesiyle birlikte batan gemi yan yattığı için, lumbozlarından sızan güneş ışığı derinlerde dalgıçlara muhteşem ışık oyunları sunuyor. Sudan’ın diğer önemli dalış noktası ise Sanganep. Burası Port Sudan açıklarında bulunan önemli bir resif. Sanganep’te gelen geçen gemilerin resife çarpmaması için bir deniz feneri inşa edilmiş. Sudan’a dalış yapmak için gelen turistler dalış teknelerinde konaklar. Genellikle 10-12 kamaralı teknelerde konaklamanın önemli avantajları var. Ortalama bir hafta süren dalış turlarında, karada hava ne kadar sıcak olursa olsun, konuklar bunaltıcı sıcağı hissetmez. Dalış turları, Shaab Rum-i ve Sanganep’te üçer gün ve Umbria batığına bir gün olmak üzere tamamlanır. Çoğunlukla Avrupalı deneyimli dalgıçlar tarafından işletilen dalış tekneleri, dünyanın hemen her yerinden dalgıç ağırlar. Son yıllarda Türk dalgıçların da ziyaret etmeye başladığı bölge, en çok İtalyanlar tarafından ilgi görüyor. Bunların dışında Fasima Suedi de ilginç bir dalış noktası. Özellikle gece dalışlarında mercanlarda yaşayan çeşitli karides türleri de eşsiz görüntüler sergiliyor.
Kızıldeniz’de Umbria Batığı
Koşullar: Akıntı ve hava koşulları dalışı etkileyebilir. Derinlik: Ortalama 20 metre, maksimum 40 metre. Görüş: Ortalama 20 metre. Bu kadar güzel resiflerin yanı sıra Sudan’da bir de dalıcılar tarafından fazla ziyaret edilmemiş bir batık olan Umbria bulunuyor. Her seviyeden dalıcının dalabileceği bir noktada bulunan Umbria, 1940 yılında batmış. Batık üzerinde oluşan küçük sualtı canlıları yaşamı makro fotoğrafçılık için de ideal.
Kızıldeniz’de Osmanlı Tersanesi Suakin Adaları
Daha güneyde Suakin Adaları bulunuyor. Buralarda sadece şnorkel yaparak bile bir sürü canlı görülebilir. Köpekbalıkları, deniz dibi kaplumbağalar, mantarlar, aklınıza ne gelirse bu adalarda görmek mümkündür. Masamirit, Karam Masamirit ve Dahrat Abid buradaki dalış noktalarından birkaçıdır. Deniz sıcaklığı yıl boyunca 25 ile 30 derece arasında değişen Sudan’da dört mevsim dalış yapılabiliyor. ‘Manta’ balıklarını görmek istiyorsanız, en uygun zaman ağustos-eylül arası. Çekiç baş köpekbalıklarını görmek istiyorsanız ocak-nisan ayları arası uygun. Port Sudan’da dalış dışında da gezilecek önemli turistik yerler var. Suakin kasabası bunların başında geliyor. Suakin, Kızıldeniz’in batı kıyısında yer alan ve Sudan’ın kuzey doğusunda bulunan bir iç liman ve tersanedir. Şimdilerde ise, terkedilmiş ve insan yaşam izleri bulunmayan ve savaş sonrası bir yıkı harabe kenti anımsatan Suakin, iç yarımada girişindeki Osmanlı tuğralı büyük bir giriş kapısı ve arkasında da tersane kalıntıları bulunan ve restore edilip, turizme kazandırılmayı bekleyen yıkık ve özgün görselleri olan bir liman şehridir Suakin. 14. yüzyılda Venedik tacirlerinin önemli bir uğrak noktası olmuş. 1517 yılında Osmanlılar tarafından fethedilen Suakin, geçmişte bölgenin en önemli limanıymış. 1865 yılına kadar Osmanlı himayesinde kalan bölge, buraya gelenler tarafından mutlaka görülmesi gereken bir açık hava müzesi günümüzde. Özetle sualtının büyüleyici güzelliklerini keşfetmek istiyorsanız Port Sudan ve Shaab Rum-i, dalış listenizde mutlaka yer almalı.
Kendi öz kaynaklarına sahip çıkan bir ülke: Sudan
Diğer Afrika ülkelerinde olduğu gibi, Sudan’da da batı ve kuzey ülkelerinin kirli oyunlarına karşın; önümüzdeki günlerde genel seçim yapılacak. Kan emici-asalak sömürgecilerin, batılı ve kuzeyli petrol tekellerinin ve organ mafyası karanlık güçlerin desteklediği kabile savaşları; Cuba’dan sonra, Batı Sudan’ın Darfur Bölgesi’nde sürüyor. Sudan’ı bölmek isteyen Haçlı irtica ve misyonerlik faaliyetleri diz boyu. 35 milyon nüfusu ve Afrika’nın en geniş ülkesi olan Sudan’ın zengin yeraltı ve yerüstü kaynakları talan ediliyor. Sudan Hükümeti bu kirli savaşın bitmesi için elinden geleni yapıyor. Acı, yoksulluk, hastalık, açlık, ölüm kol geziyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre, Dünyada sünnetli 140 milyon kadın var. Bir de bunlara Sudan ve öteki Afrika, Arap ve Ortadoğu ülkelerinde, hala sünnet olan kız çocukların feryadını ekleyin… Aslında kız çocukların sünnet olma gelenekini İslami bir gerekçe gibi söyleseler de, 4 bin yıldır süren Firafun döneminden gelen acılı ve kirli bir töre alışkanlığı olduğu gerçeğini bilmekte yarar vardır.
Tüm bunlara karşın, Türkiye’nin pek çok alandaki yatırımları, insani ve ticari çalışmaları dikkat çekiyor. Yapılan millileştirmeler sonunda, ülkeyi terk etmek zorunda kalan batı merkezli petrol, elmas, altın şirketleri ardından; Sudan, Çin ve Malezya Ortak Petro Kimya Şirketi aracılığıyla, yeniden bu işletmeler üretime başlamıştır. Türkiye’nin de her alandaki yatırımları, iki kardeş ülke arasındaki ilişkiye iyice perçinlemiştir. Çölün ortasında Türkiye tarafından yapılan Kadın ve doğum Hastanesi ise, 250 kilometre yarıçaplı bir alanda hizmet vermektedir.
Batı ve kuzey ülkelerinde insan hakları, özgürlük, adalet, eşitlik ve barış çığırtkanlığı yapanlar utansın!.. 1620’den bu yana Türk kültürünün izlerinin bulunduğu, bir kuzeydoğu Afrika ülkesi olan Sudan’a üçüncü kez gittim. Son gezim iki hafta sürdü. Sudan’a ilk giden Türk ben olmadığımı biliyordum. Bladu’s Sudan (Siyahlar Ülkesi) olarak bilinen Sudan, cennet ve cehennemin birlikte yaşandığı bir ülke. Resmi dil Arapça olmasına karşın, 26 eyalette 157 etnik dilin konuşulduğu Sudan tam bir kültür mozayiki. İlkel kabilelerin farklı etnik kültürlerindeki renkli zengin doku; müzik aletleri, şarkılar, dans, halk oyunları ve tüm yaşamlarına sinmiş. Sudan topraklarında Afrika’ya gelen Arap, İngiliz, Çin, Malezya ve öteki uluslar gibi Osmanlı kültürünün de izleri var. Özellikle bu gün barışla noktalanan Cuba bölgesindeki 1969’dan beri ayrılıkçı ayaklanmalar, askeri darbeler ve Darfur’da süren çatışmalara sahne olan Sudan’da “Olağanüstü Hal Durumu” hala sürüyor (1998). Cumhurbaşkanı General Al-Bashir yönetime geldikten sonra, doğal kaynakları en iyi şekilde kullanıyor. Artık ülke, yoksulluktan kurtuluş sinyalleri veriyor. Özellikle, bir zamanlar batılı ve kuzeyli petrol şirketlerinin “petrol yok ” gerekçesi ile kapattığı kuyulardan, “Sudan-Çin-Malezya Ortak Girişimi” olan Nil Petrol Kimya Şirketi sayesinde, şimdi bu kuyulardan petrol fışkırıyor. Altın üretimi de yılda 8 ton. Yüzölçüm olarak Afrika’nın en büyük ülkesi olan Sudan, yakın bir zamanda her alanda “en büyük ülke” olmaya aday gözüküyor.
Sudan’da Yabanıl Yaşam ve Ulusal Park
Öte yandan fauna ve flora cenneti olan Sudan’ın başkenti Hartum’un kuzeyinde kalan tüm topraklar, Nil Vadisi dışında baştan başa çöllerle kaplı. Güneye doğru inildikçe yağmur oranı ve toprağın verimliği artar. Güney Sudan’da yaklaşık 8 ay yağış görülür. Nisan ayından Kasım ayına kadar yağışlı mevsimdir. Bu bölge tropik yağmur ormanları, fundalık ve savanlarla kaplıdır. Güney doğu Sudan’da 10 500 kilometre kare alan içinde bulunan Etiyopya sınırındaki Dinnar Doğal Hayvanat Parkı ve öteli alanlarda fil, aslan, pars, zürafa, antilop, deve kuşu, maymun türleri, ceylan, yaban domuzu timsah, yılan, yaban tavuğu ve çeşitli kuş türleri yaşar. Özel güvenlik karakolları ile korunan bu yabanıl hayvanlar, Birleşmiş Milletler gözetiminde. Sudan’da yaşam, renkli ve sıcak. Ülke nüfusunun çoğunluğu çiftçi ve köylüdür. Köylüler, kamış ve otlardan ya da kerpiçten yaptıkları silindirik tek odalı evlerde yaşıyor. Toprak renginde akan Beyaz ve Mavi Nil ile türkuvaz rengindeki Kızıldeniz, önemli bir balıkçılık kaynağı. Ülkenin iç ve güney kesimlerinde yaşayan Dinkalar, mızrakla balık avlarlar. Güneyde yetişen ambaç ağacından (hafifliği nedeniyle) oyma kayık ve hediyelik eşya yapılır. Bataklık alanda hint darısı yetiştiren Silluklar ve Dinkalar, evlerini setler üzerine kurar. Geleneksel hörgüçlü öküz yetiştiren bu halklar, Jabel Marrah Dağı göçerlerinin yetiştirdiği tek hörgüçlü beyaz deve ve beyaz eşeklerin yanı sıra, susam, pamuk ve hayvancılık önemli geçim kaynağıdır. Sudan’da İslamiyet, geleneksel dinler, hristiyanlık ve diğerleri bulunuyor. Kabileler, yüzlerindeki işaretlerle tanınıyor. Kişi başına düşen ulusal gelir: 900 $. Para birimi: Sudan Dinarı. 1$= 260 SD. Enflasyon oranı= % 8. Sudan, sudan sebepten geri kalmayacak.
Afrika’nın rengi Sudan, suyun rengi Osmanlı
1172 yılında Selahattin Eyyubi’nin kardeşi Turan Şah ve 1260’da Baybars bu günkü Sudan topraklarına birer sefer düzenlediler. Sonra, Yavuz Sultan Selim tarafından 1517’de Osmanlı Devleti’nin Mısır’ı fethetmesi, Sudan da etkisini gösterdi. Esas olarak, 1821 yılında Osmanlı’nın Mısır Valisi olan Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın Sudan’ı ele geçirmesi ile başlayan ilişkiler, tarihi olarak Sudan-Osmanlı tanışıklığına neden oldu. İlk kez Hartum şehrini başkent yapan Osmanlı Valisi M.Ali Paşa, 60 yıl Sudan’dan vergi aldı. Ta ki, Sudan ulusal kahramanlarından Ahmet El-Mehdi’nin yürüttüğü “Ensar Harekatı” ne adını veren direnişle, 1881’de Osmanlı’nın Sudan’daki yönetimi son buldu. Sonra, 1899’da İngilizlerin Sudan topraklarına girmeleriyle başlayan sömürgecilik ve köle ticareti, en acımasız bir şekilde 1 Ocak 1956’ya kadar sürdü. Hatta İngiliz sömürgeciler, yerli Afrika kabilelerini sınıflandırarak yüzlerine “belirti” işaretleri yapmalarını zorunlu kılmıştı. Bu gün bile Sudan’daki tüm etnik gruplar, yüzlerindeki işaretlerle tanınıyor. Oysa bu gün, petrol, altın, susam, pamuk, hayvancılık ve öteki doğal zenginlik kaynaklarının yanı sıra; 32 milyon nüfusu ve 2.5 milyon kilometre kare yüzölçümü ile Sudan, Afrika kıtasının en büyük ülkesi.
Sudan’ın yaşam kaynağı Mavi ve Beyaz Nil Nehri
Kara Afrika’ya yaşam veren Nil Nehri, kıtanın beline dolana dolana akar durur. Özellikle Sudan’ı güneyden kuzeye kuşatır. Nehrin geçtiği yerlerde, tarih boyunca insanlar barınmışlar ve yaşamlarını sürdürmüşler. Toprak renginde akan koca Nil, Sudan’ın başkenti Hartum’da ikiye ayrılır. Tam burada oluşan delta adası Tuti, ülkenin en verimli sebze ve meyve bahçesi. Beyaz ve Mavi Nil olarak adlandırılan kolları Afrika’yı sarar. Bir fil hortumuna benzediği için de Hartum adını almış. Sudan’da Türkler devlet yönetiminde Osmanlı askerlerinin ve Anadolu’dan getirilip Hartum ve Kızıldeniz kıyısında bulunan Port Sudan ve Suakın adasına yerleştirilen Türklerin 1881’den sonra Sudan’da kalan torunları, bugün Sudan Cumhuriyeti’nin yönetiminde söz sahibi. Türk kökenli Sudanlılar, özellikle teknik, idari, iktisadi ve hukuki alanlarda en üst düzeylerde yönetici konumunda. Eski Cumhurbaşkanı Omar Hasan Ahmed Al-Bashir ekibinin önde gelen isimlerinin başında Türk kökenli bürokratlar var. 23 Aralık 2000’de yapılan genel seçimlerde 360 sandalyeli parlamentonun ezici çoğunluğunu alan iktidardaki Ulusal Kongre Partisi (NC)’nin önemli bakanlıklarında Türk kökenli parlamenterler bulunuyor. Tüm ülke ekonomisinden sorumlu eski Maliye ve Milli Ekonomi Bakanı Abdel Rahim Hamdi, eski Dış Ticaret Bakanı Abdel Hamid Musa Kasha, eski Dış İşleri Bakanı Dr. Mustafa Osman İsmail, eski Adalet Bakanı Ali Ahmet Karti, eski Sanayi Bakanı Ali Ahmet Osman, eski Başkent Hartum Valisi Dr. Abdulhalim Al-Müdafi, Cumhurbaşkanı eski Müşteşarı Ankara’da Sudan Büyükelçisi Dr. Bahattin Hanefi, Sudan Gazeteciler Cemiyeti Başkanı ve pek çok sivil toplum kuruluşunun ve bürokrasinin başında Türk kökenli olduklarını açıklayan Sudanlı bulunuyor. Özellikle Türkiye Sudan ilişkilerinin canlandığı 1980’den bu güne, hemen her işkolunda ikili ilişkiler sürüyor. Türkel Fuarcılık tarafından Hartum’da geleneksel olarak düzenlenen “Türk İhraç Ürünleri Fuarı” bu bağlamda öncülük ediyor. Resmi ilişkilerin canlanmasında eski Devlet Bakanı Prof. Dr. Ramazan Mirzaoğlu’nun yanı sıra; Sudan’daki eski Türkiye Büyükelçisi Duray Polat, Anakara’da Sudan eski Büyükelçisi Dr. Bahattin Hanefi ve biz gezgin gazetecilerin katkısı büyüktür…
Port Sudan’da İstanbullu kara kargalar
Afrika’nın en önemli kara ve deniz yollarının birleştiği yerde, Kızıldeniz kıyısındaki Port Sudan limanı, Osmanlı döneminde de önemini korumuş. Ulaşım, ticari ve stratejik özellikleri bakımından Port Sudan, bu günde Türklerin yoğun olarak yaşadıkları bir şehir. Hatta, Türk kökenli olduğunu söyleyen Sudanlı ailelerle, çalışmak için Sudan’a gelmiş Türk gençlerinin evlenmeleri bile oluyor. Yeni ve eski nesilin kucaklaşmasına tanık olunuyor. Port Sudan Maarif Mahallesinde oturan Türk kökenli Ahmet Ali Hüseyin ailesi bize geleneksel konuk severliklerini gösterdi. 75 yaşında ve İngilizce de konuşan baba Ahmet Ali, 3 kızını okuttuğunu ve onlarla öğündüklerini söylerken gözleri şavkıdı. Türkiye’de soy ağacını araştırmış. Ama bir ize rastlayamamış. Bize Kızıldeniz’in odun közünde kızartılmış en leziz balığı “Bhar” ikram eden eşi Fatıma ve acılı Sudan kahvesi sunan güzel kızı Sümeyya ile havadan sudan konuştuk. Sudan’ın sudan sebeplerden geri kalışını tartıştık. İstanbul, Anadolu ve şiirden söz ettik. Sudan’da kızların sünnet olmasından, çok eşlilikten ve kına gecelerinden konuşttuk. Hatta evin annesi Fatıma Hüseyin; bir kara karga esprisi patlattı. Dışarıda ki ağaçlar üzerine konmuş onlarca kargayı göstererek, “bunları 120 yıl önce İngiliz gemiciler İstanbul’dan getirdi. İstanbul’dan gelen bir çift kara karga, bu gün binlerce oldu ve Port Sudan’ı işgal ettiler. Bizim gibi kara benizli bu kuşlarla baş edilmiyor artık. Afrika’da yalnızca burada var. Port Sudan kara kargaların cenneti. Kargalarda bizim gibi Türk kökenli. Akrabayız nede olsa… “
Kızıldeniz’de bir hayalet Türk Tersanesi
Sudan’da Osmanlı izlerini taşıyan kalıntıların başında hiç kuşkusuz, Port Sudan’a 60 kilometre güneyde bulunan Kızıldeniz’de eski bir Osmanlı Tersanesi olan Suakın Adası gelir. Kızıldeniz içinde bulunan bu hayalet adasının yakınında bulunan Suakın kasabası da eski Osmanlı adasından farklı değil. Orasıda bakımsız ve evler yıkılıyor. Kasabanın en sağlam yapısı ise, yeşil minareli cami ve küllüyesi. Ülkedeki olağanüstü hal uygulamasının yanı sıra, adaya giriş, resim çekme ve gezmek için de ayrıca adanın sahil güvenlik görevlilerinden izin almanız gerekli. Güvenlik elamanlarının ve ada girişinde görevli müze bekçileriyle dolaşmanıza izin veriliyor. Fotoğraf çekme izin belgeniz olsa bile burada o izin geçerli değil. Adaya bir köprü ile kara bağlantısı yapılmış. Uzaktan bakıldığında adaya, atom bombası atılmış ya da çok şiddetli bir deprem sonrasını andırıyor. Oldukça ürkütücü ve üzücü. Ada, yüz yılı aşkın bir zamandır terkedilmiş ve kendi haline bırakılmış. Zamana bırakılmış her şey. Yıkılan, dökülen ve çürüyüp düşen hiç bir şeye el değmemiş. Değerli eşya ve mobilyaların yağmalandığı gözden kaçmıyor. Sanki lanetli bir hayalet şehri. Uğursuz baykuşların ve balıkçıların barınağı…
Çift açılır büyük ahşap kapının iki yanındaki top arabaları bile çürümeye yüz tutmuş. İçeri girdiğinizde fosilleşmiş taşlar ve çürümüş ahşap kısım ürkütücü. Bu Osmanlı şehrinin ayakta kalmayı başarabilen, orta yerdeki cami minaresi, tersane, yıkık vali konağı, iskele, bazı kıyı barınakları ve girişteki bekçi odası dışında herşey yerle bir… Vali Konağının girişi dikkatimi çekti. İstanbul ‘daki Çırağan Sarayı’nın deniz tarafındaki eski girişine benziyor. Çift açılır ahşap kapı, yanlardan mermer merdivenler yukarıda giriş balkonunda birleşip, büyük salona giriyor. Bunun tek farkı ise, döşemelerin büyük ağaç kalaslar üzerine dizilmiş ahşap kaplama olması. Balkon, pencere, dolap, taka, raf ve yüklüklerdeki ahşap işçilik, boyama ve süslemeler tipik bir Osmanlı mimarisi özellikleri taşıyor. Özellikle deniz tarafındaki seyirlik balkon korkulukları ve pencere pervazlarındaki ince ve özenli işçilik dikkati çekiyor. Duvarlardaki ve ahşap üzerindeki boyalar ise hala duruyor. Konağın dış kapı girişi üzerindeki aslan başlı ahşap figür ve tura ayakta kalmış değerli şeylerden bazıları. Vali Konağının, girişinde sol merdiven başında duvara gömülü bir mermer üzerindeki “1874” (Latince ve Arapça) yazılı tarih, bize Osmanlı’nın Sudan’daki son yıllarında yapıldığını belgeliyor. Kasabanın girişindeki özel bir müzede, bu adaya özgü pek çok kitap, harita, silah, ev ve ofis araç gereçleri sergileniyor. Özellikle ada hakkında yazılmış şiirler ve adanın tarihçesi siyah büyük mermerler üzerine kazınmış. Müzenin bahçesinde eski tarihli bir dökük şiir sutunu dikili duruyor. Tıpkı, Kızıldeniz’de 60 yılın ardında Osmanlı’dan kalan hayalet şehri Suakın gibi… Suakın’da şiirin rengi Osmanlı…
Hartum’da Musa Paşa Türbesi ilgi bekliyor
Başkent Hartum’da Osmanlı Paşalarından Kavalalı M.Ali Paşa’nın oğlu Sudan Fatihi İsmail Paşa, sevgiyle anılıyor. Ayrıca, Ahmet ve Musa Hamdi Paşaların Hartum ‘daki türbe ve gömütlüklükleri bakımsızlıktan dökülüyor. Çevresi çok kirli ve onarım gerekli. Türkiye’deki, Antalya-Manavgat Sarılar Köyü’ndeki Sudanlılar üzülüyor bu işe… Osmanlı’nın Sudan’daki 60 yıllık yönetimi sırasında, ülke tarihinin en istikrarlı dönemi yasanmıştır. İngiliz sömürgecilerin denetimindeki köle, altın ve fildişi ticareti yapan silahlı çeteler, bu dönemde zararsız hale getirilmişlerdir. Osmanlı döneminde, Sudan’da İslamlaşma hareketi en ileri düzeydedir. Kuş Kırallığı (M.Ö.750)’den Bu güne dek, Kara Afrika’nın kara yazgısında hep yabancılar belirleyici olmuş. Oysa, 1 Ocak 1956 Bağımsızlık hareketiyle İngiliz işgaline son veren Sudan Yurtseverleri, kendi kaynaklarına sahip çıkarak; Afrika’nın en büyük ülkesi olmanın bilinci ve övüncünü yaşıyor. Sudan-Türkiye dayanışması içinde.
Sudan’da Türk Hastanesi “Kardeş Hastane”
Sudandaki Türkiye Büyükelçiliği’nin ve Ankara’daki Sudan Büyükelçiliği’nin özverili ve dostça çalışmaları sonunda, iki ülke çıkarlarına yönelik resmi ilişkiler en üst düzeyde seyrediyor. Eski Devlet Bakanı Prof.Dr. Ramazan Mirzaoğlu’nun ikili ilişkiler ve Türk yatırımcı ve ticaret adamlarına güvence vermesi, İki ülke ilişkilerinde önemli derecede gelişmelere neden oldu. Özellikle Türkel Fuarcılık tarafından her yıl Hartum’da düzenlenen “Türk İhraç Ürünleri Fuarı” iki ülke ilişkilerini pekiştiriyor. Bu bağlamda, Türkiye ile Sudan arasında “Sağlık ve Tıp Alanında İşbirliğine Dair Protokol”un 26 Haziran 1998’de imzalanmasından sonra; Sudan’a ilaç kalite kontrol, uzman doktor, hemşire ve teknik sağlık personeli eğitimi konularında Türkiye öncülük ediyor. Türk kökenli Hartum eski Valisi Dr. Abdulhalim El-Mütafi’nin Ankara’da imzaladığı hastane protokolu üzerine, Sudan’ın Kalakla şehrinde bulunan “Türk Hastanesi” ile Ankara Kadın Sağlığı Eğitim Araştırma Hastanesi arasında “Kardeş Hastane” işbirliği protokolu imzalandı. Sudan’da 250 km. çapında tek kadın-çocuk ve doğum hastanesi olan Türk Hastanesi’nin tüm araç gereçleri Türk hayırseverleri tarafından karşılandı. Sudan’daki en çağdaş hastanenin Türk Hastanesi olduğu ve hastane ekibinin Türkiye’de eğitildiği biliniyor. Sudanlı yöneticiler ve Sudan halkı şöyle diyor: “Bizi Türk doktorlarına-kardeşime emanet edin!”
Antakyalı Sudanlılar
Sudan’da lokantacılık, otobüs işletmeciliği, fırıncılık, susam ticareti, konfeksiyon, gıda, petrol taşımacılığı gibi pek çok konuda Antakyalı girişimciler önde geliyor. Sudan’daki 547 Türkiye pasaportlu çalışanın %90’nı Antakyalı. Hemde tamamı Samandağ ilçesinden. Arap kökenli bu vatandaşlarımız, dil sorunuda yaşamıyor. Ana dilleri olan Arapça, iş ve ticaret ilişkilerinde işe yarıyor. Sudan’ın en lüks otobüs filosuna sahip olan Samandağlı Aslan Turizmin sahibi Abid Aslan, “Biz Sudan’daki Türkiye’yiz. Ülkemizi temsil ediyoruz. Sudanlılara en çağdaş hizmeti sunuyoruz. Birde yollar iyi olsa” dedi. Pan, Nur, Has, Ali İbrahim ve Aslan Tur gibi otobüslerle, 14 saatlik şehirlerarası yolculuk (45 derecede) bol ikram ve havalandırma sistemi ile çekilir oluyor. Türkiyeli yatırımcılar ve ticaret adamları için bulunmaz bir pazar Sudan…
Sudan uzak değil-dudak izi yolum Afrika Türkleri bekliyor yeniden Şehirlerarası karayollarında yoldaki çukurları dolduran ve yol tamiratı yapan çocuklara bahşiş vermeyi unutmayın. Çocuk yaştaki karayolu işçilerine selam… Emeğin küçük değerleri onlar…
Sudan Havayolları’nın güvenli-modern uçakları, deneyimli pilotları ve Tahani Osman gibi güler yüzlü güzel hostesleriyle; İstanbul’dan Hartum’a 4 saatte varılıyor. Tam bir aile ortamı…
Kara Afrika’nın beline dolanarak akan Mavi-Beyaz Nil sizi çağırıyor
Hartum, Omdurman, Port Sudan, Sinnar, Kosti, Atbara, Moroe gibi gezdiğim şehirlerde ve yollarda, “Fotoğraf Çekme İzin Belgesi” olmasına karşın, kadınların resmini çektiğim için çok kez gözaltına alındım. Rehber arkadaşım Dr. Necmettin her seferinde imdadıma yetişti. Candan, sıcak, güleç ve dost insanlarıyla Sudan, sizi bekliyor. Yüzü işaretli insanlar, danslı zikir törenleri, fildişi, yılan, timsah ve ahşap hediyelik eşyaları, godia adı verilen silindirik evleri, kınalı, boyalı, süslü ve gökkuşağı renkli giysili kadınları, petrol, altın ve elmas madenleri, sünnetli, sürmeli ve kınalı güzel kızları, bedenlerini boyayanlar, yılanla elmas avlayanlar, çölün yağlı güreşçileri, yabanıl hayvanlar, etnik, ilkel dans ve müzik şöleni, Kızıldeniz’in gizemi, çöl hortumu, piramitlerin esrarı, şelalede piknik, Sudan sakızı, acılı çay, hibuskus (karkaden) çiçeğinin vişne renkli sıcak-soğuk içkisi, Jabal Marrah Dağı’nın elma yanaklı, iri dudaklı, sürmeli, döğmeli, küpeli uzun kulaklı kızları, hayvanlar alemi, Omdurman pazarında Nil sevdası, konuklarına eşlerini ikram eden Cubalı kabilenin konukseverliği, Hartum Üniversitesi’nde lacivert derili kızlarla son tango, Cuma namazında Usama bin Ladin hutbesi, gündüzleri hep uyuyan insanları görünce akla çeçe sineği ve uyku hastalığı geliyor. Sudan’ın güney komşusu Kenya, Uganda ve Zaire’de görülen çeçe sineğinden bulaşan bir virüsün neden olduğu “Trpanozomiyaz” adı verilen Çeçe uyku hastalığına Sudan’da rastlanmadığı söyleniyor. Ama Sudan’da gündüzleri bazı insanlar, ağaç ve duvar gölgesinde hep uyuyorlar. Özellikle Nil Nehri çevresinde… Sıcaktan mı acaba?
Bir de, sokak başlarında güzel Sudanlı kadınların kınalı elinden acılı Sudan kahvesi içmek isterseniz, Sudan sizi bekliyor. Çünkü bir acı kahvenin kırk yıl hatırı vardır. Sudan hatırı sayılır konuksever ve kardeş bir ülke. Ata toprağı. Dost ve sıcak insanlar otağı… Nil Sevdası ile içimizi ısıtan başka bie gezide buluşmak dileğiyle, dostlukla… Kara Afrika’nın beyaz incisi Sudan’ın konuksever güzel insanlarına pek çok sevgi…
Sudan uzak değil…
Bir dudak izi kadar yakın…
Sabah El-Hayr, Sabah El-Nur!
Şükran Sudan…
Sudan’da laiklik bildirgesi imzalandı, İslami yönetim sona erdi
Sudan’da geçiş hükümeti, anayasanın ‘din ve devletin ayrılığı’ ilkesine dayanması gerektiğine ilişkin bildirge imzaladı. Ülkede 30 yıllık İslami yönetim sona erdirildi.
Sudan’da geçiş hükümeti, “din ve devletin ayrılığı” ilkesini kabul ederek 30 yıllık İslami yönetimi sona erdirdi.
Sudan Başbakanı Abdalla Hamdok ve Sudan Halk Kurtuluş Hareketi-Kuzey (SPLM-N) örgütü lideri Abdel-Aziz al-Hilu, Perşembe günü Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa’da ilkeyi benimseyen bir bildirge imzaladı.
Euronews’ün aktardığına göre, belgede “Sudan’ın tüm vatandaşlarının haklarının güvence altına alındığı demokratik bir ülke haline gelmesi için anayasa, halkın kendi kaderini tayin hakkına saygı göstermesi gereken ‘din ve devletin ayrılığı’ ilkesine dayanmalıdır” ifadelerine yer verildi.
Anlaşma, hükümetin, devrik diktatör Ömer el Beşir yönetiminde başlayan iç savaşa son vermek için isyancı güçlerle bir barış anlaşması başlatmasından kısa bir süre sonra geldi. Ülkenin sınır eyaletlerinde Sudanlı askerlerle savaşan Sudan Halk Kurtuluş Hareketi-Kuzey’deki iki fraksiyondan daha büyük olanı, seküler bir sistem sağlamayan herhangi bir anlaşmayı imzalamayı reddetmişti.
Sudan’da 76 yaşındaki Ömer el Beşir’in 30 yıllık iktidarı 2019 yılında başlayan kitlesel halk hareketlerinin ardından yapılan askeri bir darbeyle sona ermişti. Görevden uzaklaştırılan Beşir ardından cezaevine konulmuştu. Ülkesinde yolsuzluktan suçlu bulunarak iki yıl hapis cezasına çarptırılan devrik liderin daha sonra Uluslararası Ceza Mahkemesine (UCM) teslim edileceği açıklanmıştı.
Sudan’da Kadınlar Devrim yaptı. Laiklik uygulamasına geçildi.
30 yıldır iktidarda olan El Beşir ekibi iktidardan çekildi.
Başkent Hartum sokakları bayram yeri…
Daha önce 3 kez gittiğim Sudan coğrafyasındaki esilen halkların ve sünnet olan kız çocukların çığlığına tanık olmuş ve yazmıştım… Yeni hükümetin Kadınların 18 yaş altı sünneti yasaklayacağı ileri sürülmektedir. Bu ise oldukça olumlu bir adım olacağı, Sudanlı kadınların en önemli isteğidir. Kavalalı Mehmet Ali Paşa askerlerinin torunlarının yaşadığı Sudan topraklarında, Türkleri çok seviyorlar. Ülkede etkili ve örgütlü güç olan (merkezi Omdurman olan) Kadri tarikat mensuplarının durumunu merak etmekteyim. Çin, Malezya ve Türkiye’nin yatırımları, ticaret ilişkileri, petrol ve elmas çıkarma işletmeleri, hastane ve fuarcılık işleri yaygındı. Özellikle Usama bin Ladin’in yaptırdığı otoyollar ve başka yatırımlarda bulunmaktadır… Türkiye ile ikili kardeşlik anlaşmaları olan Sudan’ın yeni hükümeti arasındaki ilişkilerin yeniden gözden geçirilmesi beklendiği iddia edilmektedir…
Kardeş ülke Sudan’daki bu çetin gelişmeleri, tüm dünya vatandaşları gibi ben de merak ediyorum. Dilerim kan dökülmeden, bu demokratik dönüşüm tamamlanır… Yeni Sudan gezim, farklı olacağa benziyor… İyi gezmeler…
Dursun Özden
NOT: Fotoğraflar, Dursun Özden arşivinden.
























