Elma Güzeli Çivril’de Bisiklet Zamanı (iç gezi)

Denizli’nin elması ve bereketli sofrası ile ünlü Çivril ilçesinde, belediyenin konuğuyuz…

Ege Denizi kararmadan ve Anadolu’yu düşmanlar yeniden sarmadan; Ege’nin bereketli, yiğit, çağdaş ve aydınlık yüzü Çivril’deyiz.

Rehber arkadaşım, bir Çivril sevdalısı olan edebiyat öğretmeni Emin Aslan ile Çivril’i çevreliyoruz. Denizlili ünlü ressam İbrahim Çallı’nın ressam torunu Yaşar Çallı, Denzilili mimar dostum Süleyman Boz ve Bekillili şair arkadaşım Tuncer Mangır ile birlikte, Denizli ve ilçelerine yaptığımız gezilerimiz çok keyifli idi. Bekilli, Çal, ve Pamukkale sonrası, sırada Çivril vardı. “İki teker herkese yeter” diyen, bisikletli güzeller otağı Denizli’nin elma güzeli bereketli Çivril ilçesi; zamanımızdan 9500 yıl eskilere uzanan ve tarihi mirasımıza ışık tutan, son arkeolojik kazılarda çıkan yeni bulguların bekçisi Beyce Sultan Türbesi’nin erenleri-yarenleri bizi çağırıyor, yeni konuklarını bekliyorlar… Dört mevsim başı dumanlı ve bir Anadolu Dervişi olan Akdağ yamacından fışkıran Gümüşsu Şelalesi ve Işıklı Göl ufkunda batan güneşi kıskandıran, o kaçamak sevdaları yaşayan, meraklı gezginlerin Çivril’i keşfetme turuna, siz de eşlik edin… Hayatı keşfederek ve belgeleyerek, mutluluğu uzaklarda aramayın. Aşka dokunun. Sevdiğinizin dudak izinde yol alın. Sevginizi sebil eyleyin, yeniden…

Çivril merkezinde, bu güzel mağaza ve dükkanların bulunduğu cadde ve sokaklarda gezdim, güzel bir yerde, güzel bir yemek yedim. Daha sonra ise, istikamet Işıklı. Işıklı Göl merkeze yakın. Burada; büyük bir havuz oluşturulmuş, bu havuzun çevresinde, restoranlar ve çay bahçeleri var. Bu restoranlardan birinde, balık yediğimizi hatırlıyorum. Sazan balığı.  Balıkçıların söylediğine göre; Işıklı Göl’ünden yıllık 10 bin ton, sazan balığı üretimi yapılıyor.

Ulaşım

Çivril; Denizli-Uşak arasındaki kara yolu üzerinde bulunuyor. Diğer bağlantısı ise: Dinar ilçesine uzanıyor. Çivril, il merkezi Denizli’ye: 95 km. uzaklıktadır. Çivril-Uşak arası uzaklık: 59 km. Çivril-Dinar arası uzaklık: 40 km. Çivril-Denizli Çardak Hava Alanı arası uzaklık: 85 km. Bunun yanında: Çivril-Aydın arası uzaklık: 265 km. Çivril-Ankara arası uzaklık: 420 km. Çivril-İstanbul arası uzaklık: 550 km.dir.

Anadolu toprakları içinde, ilk yerleşim yerlerinden biri olarak  kabul edilen “Beycesultan”, bu bölgede bulunmaktadır. MÖ: 4000-5000 yılları arasından bu yana, buralarda yerleşim bulunduğu bilinmektedir. Ancak, yörenin asıl önem kazanması: Büyük İskender’in Anadolu’ya geçişiyle başlar. Bu dönemde: Selevkos Krallığı, Menderes vadisi boyunca, bir dizi kale ve kent kurmuşlardır. Yöre, Bergama Krallığı döneminde, daha da önem kazanır. Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemleri ardından; Mustafa Kemal Paşa’nın komutasında direnen halk, emperyalist kuşatmaya dur dedi. 30 Ağustos 1922 tarihinde; Çivril Kuvayı Milliye Müfrezesi fedailerinin direnişi ardından; Yunan işgali sona erdi. Bu tarih,Çivril Kurtuluş Günü” olarak, her yıl coşkuyla kutlanmaktadır.

Genel Bilgiler

Nüfusu 60 bin olan Çivril’in, deniz seviyesinden yüksekliği: 900 metredir.

İklim değerlendirildiğinde: bölgede, karasal iklim görüldüğü anlaşılıyor. Buna göre: yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve yağışlı geçer. İlçede, Poyraz rüzgarı yoğun olarak eser. Yaz aylarında bile, kış havası yaratan bu rüzgar, zaman zaman oluşan kirli havanın da dağılmasına yardımcı olmaktadır. İlçenin en önemli akarsuyu ilçe merkezinin 10 km. doğusundaki Işıklı kasabasından çıkan “Büyük Menderes” nehridir. Bu nehir: Dinar ve Akdağ yörelerinden çıkan, pek çok kaynağın suları ile birleşerek, 72 km’lik alana sahip, Işıklı Gölünü meydana getirir. Bu göle: Küfi Çayı da katılır.

İlçe ekonomisi: her türlü tarım ürünü yetiştiriciliği ve hayvancılığa dayalıdır. Özellikle: başta elma olmak üzere, meyve, şekerpancarı, ayçiçeği, tahılgiller, sebze ve su ürünleri, halkın en önemli gelir kaynağını oluşturmaktadır. İlçede en çok üretilen meyve: elmadır. Üretim rakamları, ülkemiz genel üretiminin % 5’ini karşılamaktadır.

Ne yenir, ne içilir?

Çivril yöresinde: Ege ve Anadolu mutfak kültürüne özgü tüm yiyecek ve içecekler mevcuttur. Özellikle zeytin ve zeytin yağlı yiyecekler önde geliyor. Ayrıca, Çivril usulü yapılan “Keşkek” yiyebilirsiniz.

Gezilip Görülmesi gerekli Yerler:

EUMANİA ANTİK KENTİ

Çivril-Dinar kara yolu üzerinde, Işıklı kasabasının bulunduğu yerdedir. Bergama kralı II. Eumenes adına kurulmuştur. Işıklı kasabasının güneydoğusundaki su kaynağının yakınlarında, antik döneme ait kalıntılar görülüyor.

Günümüzde: Sarıbaba Tepesi olarak isimlendirilen bölgenin üzerindeki  düzlük, özellikle Bizans döneminde kale olarak kullanılmıştır. Bu tepenin yamaçları ise, antik Eumania kentinin nekropolü olarak kullanılmıştır. Antik  dönemde, burası, önemli bir tıp merkezi konumundaymış. Kent yakınlarında bulunan Attanassos Hieronu çevresinde kurulmuş önemli bir tıp okulundan söz ediliyor. Burada, hastalar telkin ve terapi yoluyla tedavi ediliyormuş.

IŞIKLI KASABASI VE IŞIKLI GÖLÜ

Işıklı kasabası, Çivril-Dinar kara yolunun 10.km.de, “Eumenia” antik kentinin kalıntıları üzerinde kurulmuştur. Deniz seviyesinden yüksekliği: 814 metredir.

Denizden yüksekliği: 814 metredir. En derin yeri: 8 metredir. Işıklı suyu ve Küfi çayı ile beslenir. Sularının kontrol altına alınması için, Işıklı Barajı yapılmıştır. Suları tatlıdır ve içinde balık yaşamaktadır. Sularıyla Büyük Menderes nehrini besler. Göl, su kuşları için önemli bir yaşam ortamı oluşturmaktadır. Bölgede bir kısım kuş, kuluçkaya yatmaktadır. Akgöz deresinin çıktığı yörede: güzel tesisler var. Burada: dereden yakalanan balık ve ıstakoz, hemen kaynak başındaki lokantalarda pişirilip servis ediliyor. Göl kenarında: kafe ve lokanta türü tesisler bulunuyor. Ana kaynaklardan biri üzerinde: Işıklı Belediyesine ait, kaliteli tesisler var. Bu tesisleri mutlaka ziyaret edin. Zaten yörenin insanları burayı etkin olarak kullanıyorlar. Siz de, mutlaka burayı ziyaret etmelisiniz.

HOMA (GÜMÜŞSU) ŞELALESİ

Çivril-Dinar kara yolu üzerinde bulunuyor. İlçe merkezine 30 km. uzaklıktadır. Buradaki suyun kalitesi nedeniyle, buraya “Gümüşsu” ismi verilmiştir. Burada: 30 metre yükseklikten dökülen şelale var. Suyu çok soğuk ve tatlıdır. Bu bölgede, aynı zamanda: II.Haçlı seferinin savaş alanı olan “Miryakefalon” alanı bulunmaktadır. Burası: Gümüşsu kasabasına 10 km. uzaklıktadır.

AKDAĞ MİLLİ PARKI

İlçenin güneydoğusundadır. Burada: mağaralar ve mevcut kanyon, tam bir tabiat harikası olarak ziyaretçilerin karşısına çıkıyor. Burası: 2000 yılında, “Tabiat Parkı” olarak tescil edilmiştir. Akdağ Milli Parkında: kocayayla, Kurtini mağarası, Tokalı kanyonu ve yabani Yılkı Atları, geyikleri, yaban domuzları, kurtları ve diğer canlı türleri bulunuyor.

Çivril, Çin’i solladı mı?

Kırmızı Konak‘ta elma şarabı, Cafe Tren‘de yorgunluk kahvesi içmenin tam zamanı. Denizi olmayan Denizli’nin gül ibikli horozları ötmeden, çivi çiviyi sökmeden, yamaç paraşütü ve alternatif dağ turizmine elverişli olan Akdağ’ın yamaçlarından fışkıran  Gümüşsu Şelalesi ceylanları Işıklı Göl’e varmadan ve yaban domuzları elma bahçelerine dalmadan önce, Çivril halkı bisikletle Çin’i nasıl solladı? 

Çin Halk Cumhuriyeti denince ilk akla gelen, Çinlilerin bisiklet tutkusudur. Denizli’nin Çivril ilçesine bağlı Yeşilyaka Köyü (Mahallesi), artık 71. kuruluş yılını kutlayan 1, 6 milyar nüfusu bulunan Çin’in, pabucunu dama mı attı? 2 bini aşkın bisikletin bulunduğu 600 haneli Yeşilyaka’da; yediden yetmişe, kadın erkek herkesin bisikleti ya da motorsikleti var. Evlerin, kahve ve dükkanların önünde özel bisiklet park yerleri ve köyün içinde bisiklet yolları bulunuyor. Öğrenciler ve öğretmenler okullarına bisikletle gidip geliyor. Bisikletli yaşlı dedelerin terkisinde, bize el sallayarak hasata giden güler yüzlü nineler, tam bir bisiklet tutkunu. 

Yeşilyaka Köyünün aksakal bilge dervişleri, köylerini şöyle anlattı: 

“Bizim arabamız ve otomobilimiz bisiklettir, bisiklet bizim yaşamımızın vazgeçilmez bir parçasıdır. Anadolu’nun en leziz elmasını biz üretiriz. Ramazanda orucu elma ile bozarız. Elmanın kırmızısına aşk şiiri yazarız. Elma insanı güzelleştirir ve ömür uzatır…” 

“Bu köyde, bisikleti olmayan gençleri, kızlar almaz. Düğünlerde bisiklet konvoyları oluşur. Bisikletle elma ağacına bile çıkarız. Bu konuda Çin’i çoktan solladık…” diyen yetmişlik konuksever Alican Dede, bisikletle giderken çay bile içtiklerini vurguluyor. 

İki Teker, Herkese Yeter

Denizli’nin bir şirin ilçesi olan Çivril’de; geleneksel olarak yapılan “Elma, Tarım ve Kültür Festivali” yanı sıra; Çivril Belediyesi ile Akdağ İzcilik ve Doğa Kulübü’nün (AKİDAK) birlikte organize ettikleri; “Çivril Bisiklet Festivali” 14- 16 Haziran arasında yapılacak. 300 bisiklet severin katılacağı festivalde, katılımcılar iki günde yaklaşık 150 kilometrelik parkuru bisikletle katedecekler. Festivali’nin birinci gününde, bisiklet severler şehir merkezi, Beycesultan Türbesi ve Ahmetçik Mesire yerinde tur atacaklar. Festivalin ikinci ve üçüncü günlerinde festivale katılanlar, Işıklı Gölü çevresi ile Akdağ Kocayayla mevkiinde, 77 kilometrelik mesafeyi kat edecek. Festivalin son gününde ise; yine ilçeye yakın Işıklı Gölü çevresinde, 56 kilometrelik bisiklet turu yapılacak. İşe, okula, eve, bahçeye ve gezmeye bisikletle gidip gelen Çivril halkı, bu festivale büyük ilgi gösteriyor…

Beyce Sultan Türbesi’nin erenleri bile; “kırmızı elma yanaklı meleklerden” söz ederler. Dünyanın en güzel ve en iyi elmasının Çivril’de üretildiğini söyleyen emekli öğretmen Aygül hanım ise; “Çin’i yalnızca  dünyaca ünlü elma  ve şeftali  üretimiyle ve bisiklet konusunda değil, akrobasi dalında da solladıklarını”, espri yaparak ve takma dişlerini gıcırdatıp, kıs kıs gülerek, duygularını hoş sohbet dile getiriyordu. 

Tarihin yaygın göçlerle dolu bir zamanında, otu kekik, kuşu keklik olan yerden göç edenler; otu saz, kuşu gaz olan diyarlara gitmişler. Yani bu diyar, Çivril olmalı…” Ve biz “Tarlanın taşlısı, kızların saçlısı / Kızı kökten, şarabı küpten içeriz…” diyen; Denizli’nin şarabı ile ünlü ilçesi olan Bekilli’nin delileriyle vedalaşıp; Haşat Beli‘ni geçerek, bereketli Çivril Ovası’na yolumuz düştü. Düşmedi, düşte düşkünler ve erenler yurdunda mola verdik… 

Efelerle harmandalı oynuyoruz, Zeybeklerle kılıç kalkan… Artık geleni ve gideni olmayan kör-tarihi tren garında bizi bekleyen ünlü Kırmızı Konak, buharlı lokomatif ve kara vagonda (Cafe Tren)’de, soğuk elma şarabı içerek, tüm yorgunluğumuzu attık. 

Kent aydınlarının ikinci adresi olan Öğretmenevi bahçesinde bulunan Çivril Kültürevi’ndeki sergi ve etkinlikler, yerel sanatçılara teşvik ve destek oluşun en güzel göstergesidir. Etrafımızı çeviren elma yanaklı, kiraz dudaklı ve yüzü çilli Çivril güzelleri, yakışıklı civan delikanlıları ile Çivril’i, ülke ve dünya sorunlarını konuştuk. Havadan, sudan söz ettik. 

Elma, şeftali, ceviz ve kirazı ile ünlü Çivril, modern ziraatçılıkta öncü ve bu verimli topraklarda ürettikleri sebze ve meyvelerle, ülke ekonomisine önemli gelir sağlıyor. 

Çivril’de bulunan ve bölgenin en temiz, içilebilir kaynak suyunun merkezi olan Işıklı Göl, GAP gibi karartılıyor mu? Işıklı Göl suyunun İsrail’e satılacağı söylenen ve halkın sert tepkisine neden olan, endemik flora ve faunaların bulunduğu Işıklı Göl kıyısında; gün batımında mola verip, alabalık yemenin dayanılmaz hafifliğini yaşamanın ayrıcalığını deneyin. 

Öte yandan, sevdalı ve başı dumanlı Akdağ yamaçlarından fışkıran Gümüşsu Şelalesi’nin süt-beyazı sularında; bayrak kırmızı renge bürünen kızılcık satıcısı kadınların gözlemesi eşliğinde, kana kana buz gibi su içmenin doyumuna ulaşın. Çivril kentinin kimlik belgesi özelliğinde bulunan Beyce Sultan Türbesi‘nin bulunduğu Höyük‘te kazı yapan, Prof. Dr. Eşref Akay başkanlığındaki, Ege Üniversitesi araştırmacılarının yeni bulguları, ülkemizin ve bölgenin tarihi dokusuna ışık kaynağı oluyor. 60 bin nüfuslu Çivril’de yapılan ve geleneksel hale dönüşen “Çivril Belediyesi Uluslararası Elma ve Kültür Festivali”, geleneksel olarak her yıl Eylül ayı son haftasında; daha bir anlamlı kutlanıyor. Çağdaş, deneyimli ve örnek bir Çivril sevdalısı olan, eski Çivril Belediye Başkanı Av. İbrahim Hakkı Aslan; tüm zorluklara karşın, bu dönemde gerçekleşecek yeni atılımların ve çağdaş uygulamaların tartışılacağını ve de çalışkan-yurtsever Çivril halkının sanata doyacağını vurguluyor. Tıpkı Çivril halkı gibi, yeni Belediye Başkanı Niyazi Vural’da tam bir Çivril sevdalısı, kültür, sanat, kitap, elma ve bisiklet tutkunu… 

Denizli’ye uçakla ve Çivril’e her yerden otobüsle ve otomobille gelmek mümkün. Yeme-içme ve konaklamada sorun yok. Konuksever ve candan Çivril halkı sizi bekliyor. Gezi haritanızda, Denizli’nin bu şirin ilçesi Çivril’i işaretlemeyi unutmayın. 

DENİZLİ-ÇİVRİL İLÇESİ TARİHİ DOKUSU

Çivril adına tarihte ilk kez Myriokephalon Savaşını anlatan Bizans belgelerinde rastlıyoruz. 12. yüzyıldan kalma bu belgelerde Çivril adı, Rum yazımı ile “Tribritzi” ve Latin yazılımı ile “Cyybrilcimani” diye geçiyor.

Tarihçi Niketas “Tarih” adlı yapıtında savaşın yapıldığı geçitin adını “Tribritzi” biçiminde yazmıştır. Gerek eski ve gerekse yeni Hellen dilinde C harfinin ve bizdeki okunuşuyla C harfinin karşılığı yoktur. C sesini vermek için tz, Ç sesinin vermek için ts kullanılır. Diğer yandan, yeni Hellen ağzından b harfi bizdeki v‘nin değerindedir. Demek ki, geçidin adı “Tribritzi ” diye yazılmakla birlikte, bu yazım bizim okuyuşumuzdaki Civrici ya da Çivrici’nin değerindedir.

Bu adın içindeki Çivr, Luwi dilinde “Bol su, Gür su “ anlamında, adın sonundaki -il ise “Geçit, boğaz” anlamındadır. Bunların tümü, içinden suyun aktığı bir doğal geçit‘e işaret eder. Çivril adının işaret ettiği bu tür bir geçit ise, doğu yanı başındaki “Küfü Çayı Vadisi”dir.

Ülkemizde Çivril adını taşıyan bundan başka yedi tane daha yerleşme birimi bulunmaktadır. Sultan Höyüğü’ndeki yerleşme ile başlamıştır Çivrilde medeniyet.

1954 – 1959 yılları arasında, İngiliz Arkeoloji Enstitüsü adına, burada yapılan kazılarda M.Ö: 4000 yıllarına tarihlenen buluntular elde edilmiştir. Bu durumda Çivril’in 6000 yıllık bir tarihi vardır.

Çivril’deki Höyüğün bilinen ilk sakinleri Arzawalar’dır. M.Ö. 2000 – 1680 yılları arasında hüküm süren Arzawa’lardan sonra, sırayla Hitiler’in, Frigler’in, Kimmerler’in, Lidya, Pers, Makodenya Krallığı, Seleskos Krallığı, Bergama Krallığı, Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu, Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklu dönemlerini yaşamıştır. Daha sonra ise, Sahib Ataoğulları ve Germiyanoğulları Beyliği dönemlerini yaşayan Çivril, Moğol işgalinden sonra Osmanlı egemenliğine girer.

Çivril – Myriokephalon Savaşı

Anadolu Selçuklu hükümdarı olan ll. Kılıçarslan ( 1155-1192 ) tahta çıktığı zaman, Bizans İmparatoru olan Manue,l bu durumdan rahatsızlık duyuyordu. Türkler daha fazla kuvvetlenmeden Siblia (Sublaion) kalelerini inşaa ettirdi.

Savaş kaçınılmaz hale gelmişti. Bu amaçla 1176 ilk baharında, Ulubat Gölü kenarındaki karargahında hareket eden Manuel Honaz. Lampis ( Beylerli ), Dinar yolu ile hareket üssü olan Siblia’ya ( Homa – Gümüşsu ) gelmiştir. Sultan buraya barış için elçilerini göndermiş ise de, bunları kabul etmeyerek, bir konak ötedeki Işıklı ( Myriokephalon kalesine gelmiştir. Niketas’ın terk edilşmiş, eski bir kale dediği “Myriokephalon Kalesi” buradadır. Sarıbaba Tepesi eteğindeki bu kaleye ait, Bizans yapısı dışkale ve Arkaik döneme ( MÖ 640-480 ) ait iç kale duvarları saptanmıştır.

ll. Kılıçarslan buraya elçilerini göndererek, bir defa daha barış yolunu denemiş ise de imparator elçileri yine kabul etmemiştir. Sonuçta Manuel Ordusunu, hiç bir güvenlik tedbiri almaksızın içinde dar, uzun ve kıvrımlı bir boğaz bulunan “Tzibritzi “ vadisine sürmüştür. Bu vadi Küfi Çayı vadisidir.

Boğazın iki yakasını tutan sultan ise, öncü Bizans birliklerinin boğazı geçmesine izin verdikten sonra, askerlerine ok atışı emrini vermiştir. Yakın mesafeden yapılan bu atışlar çok etkili olmuştur. Ölen hayvan ve askerler vadiyi kapatmıştır. Daha sonra yamaçtan inen Türkler, düşmanlarını imha etmişlerdir. Akşamın alacakaranlığına kadar savaşın ertesi günü sabah, Bizanslılar büyük bir sürpriz ile karşılaşırlar. Sultan elçisini göndererek barış isteğinde bulunur. İmparator Dorilaion ve Siblia kalelerinin yıkılması şartı ile anlaşmayı imzalar ve bir Türk müfrezesinin koruması altında Honaz’a gönderilir.

Türkler; Myriokephalon Zaferiyle, Anadolu’nun tapusunu almış olurlar.

Anadolu Türkleşmesinde büyük bir öneme sahip olan bu savaş, Çivril toprakları içerisinde kazanılmıştır.

Çivril Belediyesi’nin öncülüğünde, ilki 1995 yılında yapılan, dördüncüsü ise 1998 yılında yapılan Çivril – Myriokephalon Savaşı Sempozyumu’na sunulan bildirilerde de bu tez doğrulanmaktadır.     

Kurtuluş Savaşında Çivril

15 Mayıs 1919′ da İzmir’i işgal eden Emperyalist istilacıların maşası olan Yunan Kuvvetleri, bu işgallerini Aydın – İzmir yönünde genişletmek istiyorlardı. Bu amaçla kısa sürede Aydın, Nazilli ve Buldan işgal edilmiştir. Ocak 1921 başlarında ise, saldırılarını sürdüren Yunan kuvvetleri, Uşak istikametinden gelerek, 8 Ocak 1921’de Çivril ve çevresini işgal ederler. Bu İşgal Çivril’in ilk işgali olup, 9 gün sürmüştür. Takip eden aylarda ,Yunan Kuvvetleri Çivril’e yeniden taarruza geçtiler. Çeşitli çatışmalardan sonra, 1 Nisan 1921’de ikinci Yunan işgali başlar. Yunanlılar bu işgaller sırasında, halka çeşitli eziyetler yapmışlar, kendi işlerinde zorla çalıştırmışlar, hata kendi istirhamlarını bile kazdırmışlardır.

İşgalci Yunana askerleri, Halkın büyük ve küçük baş hayvanlarını almışlar, gerektiğinde erzak ikmali için yiyeceklerini dahi  toplamışlardır. O kadar ilerlemişlerdi ki; kümesteki bir tek tavuğa bile göz koymuşlardır. O günlerde, Yunan askerleri tarafından söylenen “iki yumurta bir tavuk, haydi çabuk çabuk” sözleri bu durumu açıkça anlatmaktadır.

Yine o günlerde, Işıklı Akgöz Pınarı yakılarında, karakol kurmuş olan Yunanlılara, bir grup Türk Genci baskın yaparak, 13 Yunan askerini öldürür. Bunun üzerine Yunan askerleri, Sarıbaba Dağı üzerindeki Bengi Tepesine toplarını çıkarıp; Yeniköy, Yuvaköy ve Akdağ köylerini top ateşine tutup, bu köylerimizi yakmışlardır.

Benzer olaylar, Cabar Köyü’ündede yaşanmış, 90 ile 100 arasında insanımız katledilmiştir. Bu ve benzer olayları yaşayan Çivril halkı, Anadolu’nun işgaline sessiz kalmamıştır. Düşmana daha derli toplu karşı koyabilmek amcı ile; 1919 yılında, Çivril Müdafa-i Hukuk Cemiyeti’ni kurmuştur. Bu Cemiyetin kurulmasında Çorbacıoğlu Mehmet Ali Ağa’nın önderliğinde oluşturulan Çivril Kuvayı Milliye Müfrezesi, büyük gayretleri ile düşmana ağır kayıplar verdirmiştir. Cemiyetin faaliyete geçmesiyle birlikte, Çivril halkı gönüllülerinden 200 kişilik bir süvari ve piyade birliği oluşturur. Bu birlik, yola çıktıktan 3 gün sonra 100 süvariden oluşan 2. birliği de cepheye sevk eder. ( 7 Eylül 1920 )

Çivril’de oluşan bu Kuvayı Milliye hareketine, İstanbul’dan Teğmen Fehmi ( Karabağlı ) isminde bir gönüllü vatanseverde katılmıştır.

Kuvayı Milliye Müfrezesi, askerin dışından ayni yardımlarada başlanmıştır. Bu amaçla ilk anda arpa, buğday ve saman gibi yardımlar yapılıyordu. Daha sonra para yardımları başladı. 14 Ağustos 1919’da, Aydın savunmasına yardım için 200 Lira gönderilmiştir. Mustafa Kemal Paşa’nın baş komutanlığında oluşan ve merkezi Ankara’da bulunan düzenli orduya geçilene dek, Vatan savunmasında bu yerel milli müfrezelerin büyük katkısı olmuştur. Yardımlar konusunda ilçeler arasında adeta bir yarış başlamıştır. 

Çivril Askerlik Şubesi Başkanı 2. ayın dördü 1920 tarihinde, Burdur Askerlik Şubesi Başkanına yadığı yazıda; “Çivril Heyeti Milliyesi’ Müfrezesi”ninbu ana kadar cepheye gönderdiği asker ve zahire ile fakirliğe rağmen, birinciliği kazandığını ifade ediyordu. Görüldüğü gibi Çivril halkı, Kuvayı Milliyenin ikmali için, elinden geleni yapmış, bu konuda çevre ilçeler içinde en çok yardım eden ilçe ünvanını elde etmiştir.

26 Ağustos 1920’ye gelindiğinde, Yüce Önder Atatürk’ün başlattığı Büyük Taaruz’da, kısa sürede üstünlüğü ele geçiren Türk birlikleri, Yunan askerlerini ‘İzmir’e doğru kovalamaya başlamıştır. Bunu haber alan Çivril’deki işgalci Yunan birlikleri, Çivril Milli Müfreze birliklerinin baskınları sonunda, 30 Ağustos 1922’de, Çivril’i terk ederek, Uşak istikametine doğru kaçmaya başlamışlardır. Kaçarken de; Tren istasyonundaki kendi erzaklarını koydukları ambar ile Askerlik Şubesi binasını yakmışlardır. Böylece 80 Asker ve pek çok sivil insanımızı şehit verdiğimiz bu direniş sonunda, çektiğimiz tüm acılara; hüzünlü Türküler ve kahramanlık destanları yaktığımız; düşman kuşatmasında geçen “523 gün” tam bir kabus ve emperyalist zülüm olarak, ulus belleğimize kazınmıştır. 

30 Ağustos 1922 Çivril’in ve 9 Eylül 1922 ise, İzmir-Ege Bölgesi’nin kurtuluşu ve Türk halkının utkusu olarak belleklere ve tarihin sayfalarına yazılmıştır-kazınmıştır… 29 Ekim 1923’de ise, Cumhuriyet ilanı ile bu utku taçlanmıştır. 20. Yüz yılın başında, emperyalizme karşı dünyada ilk bağımsızlık savaşı veren ve zaferle sonuçlanan bir devrimin ulu önderi olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk; kurtuluştan kuruluşa giden bu kutsal yolda, tüm halkıyla birlikte yürümüştür… 

Bu aydınlanma ve yeniden diriliş seferberliğinde, Çivril halkı da elinden gelen her özveriyi yapmıştır. Denizli’nin bu köklü medeniyete ve onura sahip olan bereketli ilçesi Çivril’e gelerek, her şeyi yerinde görmenizi öneririm…  Konuksever Çivril halkı, içinde keşfetme merakı olan tüm gezginleri çağırıyor… Türkmen Yörük obalarında tüten çadırlardan yükselen yiğitlemeler, Efelerden harmandalı ve çiftetelli oyunlarındaki yükselen naralar, kılıç kalkan çığlıklarına karışıyor… Güneşi ilk öpen Çivril güzelleri, Akdağ yamaçlarında süsülen bir çift çil kekliğin suya inişine tanıklık ediyor… 

Modern seyyah ve yoleri gezgin derviş rehberliğinde; alternatif turizm potansiyeli olan Çivril, keşfedilmeyi bekliyor. Sırt çantalı, özel araçlı ve karavanlı turistler için oldukça elverişli koşulların olduğunu anımsatalım. Günü birlik ve gruplar halinde gelen turistler için de gezip görülmesi gereken mekanların olduğunu unutmayalım. Her bütçeye özgü konaklama yerleri az da olsa bulunmaktadır. Ama Çivril’e gelen turistlerin önemli bir kısmı il merkezi Denizli’de kalmayı planlıyorlar. Konuksever halkı, güvenli ve temiz mekanlarıyla, Çivril görülmesi gerekli yerlerden biridir… 

Pamukkale Üniversitesi sosyal tesislerinde bizi konuk eden; Pamukkale Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Orhan BAYKAN hocayı da rahmetle anıyorum. TRT Belgesel Kanal adına, 66 ilde yaptığımız çekimlerde, (bir bölümü Denizli ve ilçeleri su yapılarını konu eden), belgesel yönetmeni olarak; 13 bölüm çektiğim “Anadolu Su Medeniyeti“ adlı belgesel ve Kültür-Turizm Bakanlığı adına; “Anadolu Karızları” üzerine yaptığım belgesel araştırmalarda, kendisiyle yaptığım özel röportajlarda bana büyük destek olan ve aramızdan erken ayrılan, sevgili dostum ve çağdaş bir bilim insanı olan Baykan hoca  ve ekibine sonsuz teşekkürler… Işığın ve suyun bol olsun değerli hocam…

Atatürk’ün altın sarısı saçları ve buz mavisi bakışlarının kaynağı olan Işıklı Göl’ün gözesinde;“su gibi aziz olmanın tam zamanı” diyerek, elma yanaklı ve kiraz dudaklı güzellerle; suyu şiir yazmak, her yaşta sevdalanmak, sevdalı-mutlu olmak ve tüm mikro-makro salgınlara karşı; sosyal mesafe ve temizlik kurallarına uyarak, sağlıklı yaşamak ve temiz doğada soluklamak için, Çivril’i seçin… Bir turizm cenneti ve Anadolu medeniyeti beşiği olan bu bereketli topraklarda ve dünyanın başka kültür ve doğa harikası coğrafyalarda buluşmak dileğiyle, dostlukla…

Kaynak: www.dursunozden.com.tr

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*

shared on wplocker.com