Şifa, Aşk ve Tanrılar Kenti / Uygarlık Burcu BERGAMA

20622056_10210223559044984_380435445136157044_n3935Aşk ve Tanrılar kenti Bergama

sideBayramınız, Yeni yılınız ya da Sevgililer Günü’nüz kutlu olsun!… Sevgi: İnsanı bir şeye veye bir kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygu. Sevi: Aşırı sevgi ve bağlılık duygusu, Sevgi ve Aşk, insana özgü ve insanlık tarihi ile birlikte hep var olmuştur. Korktukları ve sevdikleri güçlere tapan ve onu “Tanrı” olarak tanımlayan insanoğlu, önce maddi olan güç ve varlıklara, sonra da metafizik güçlere tapınmaya başlamış… Konu, sevgi ve aşk olunca; üç tanrıdan söz etmeden olmaz… Kıbrıslı Afrodit, eski Yunanlı Hera ve Bergamalı Aşklepios. Bir de Romalı Valentina…

AFRODİT: Eski Yunanlarda aşk ve güzellik tanrıçasıdır. Deniz köpüğünden doğmuştur. Ünlü tarihçi ve gezgin Homeros, Kıbrıslı olduğunu yazar. İnsanlara ve hayvanlara, doğurma içgüdüsüne uyma olanağını verir. İnsanları büyüleyici bir tanrıdır. Romalılar, Afrodit’e, Venüs adını vermişlerdir…

HERA: Eski Yunan mitolojisinde evlilik tanrısıdır. Anne olmanın yüceliğini temsil eder. Erkek kardeşi Zeus ile evlendi. Onun yardımcısı oldu. Evli kadınları koruyan Hera, kıskanç ve çekilmez bir kişi olarak tanındı. Her yıl onun evlenmesini kutlamak için şenlikler düzenlenirdi…

AŞKLEPİOS: Sevgi ve sağlık tanrısı. M.Ö. II. yy’da Bergama’da yaşamış ve adına Asklepion sağlık merkezi kurulmuştur. Baş Tanrı Zeus’un üzerine gönderdiği yıldırımlarla ölürken, her derde deva bir aşk reçetesi yazmış ama bir fırtına reçeteyi alıp götürmüş. Reçetenin yazıldığı yerde sarmısak yetişmiş. Onun için reçetede yazılanın sarmısak olduğuna inanılmış. Sarmısağın sağlık ve güzellik iksiri olduğuna inanılır… Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinde, sarmısak kokmayan genç delikanlıları kızların almadığı bundandır belki de…

Bergama’nın 2 km. yakınında bulunan Pergamum Asklepion antik kenti, kutsal yolla birbirine bağlı tedavi yerleri, güzellik için yapılmış kaplıca ve çamur banyosu havuzları, aşktan delirmiş akıl hastaları için psikiyatri merkezi, uyku odaları ve muzik dinleme avluları bulunmakta… Uyku, güzellik ve muzik odalarını kutsal havuzlara bağlayan tünellerde, su ve kuş sesi dinleyerek tedavi olmak için gökyüzüne açılan mazgallar, anfi tiyatroda son buluyor.

Bergama Aıgaı antik kenti, Türkiye’nin en çok ilgi gören turistik yerlerinden biridir. Kentin Akrapolü, bütün ovaya hakim bir tepe üstünde kurulmuştur. Akropol’da Kızıl Avlu içindeki, Mısır Tanrısı Serapis’e adanmış kırmızı tuğlalı tapınağı ve altın tonozlu ve iki kanallı Selunus suyuna elinizi dokundurmadan ayrılmayın. Bunu yaptığınızda içiniz ferahlayacak ve cildiniz daha bir güzelleşecektir. Dağın yamacında oldukça fazla eğimli bir araziye kurulmuş Akropol antik tiyatrosundan güzel bir manzara seyretmeniz olanaklı. Bergama Müzesi içinde ve avlusunda bulunan antik eserler, Anadolu’da yaşamış uygarlık izlerine tanıklık ediyor…

Ege Bölgesi, Medra Dağı ormanlık alanında ve Kozak Vadisi’nde bulunan mesire yerleri ve baraj gölü çevresi; İzmir başta olmak üzere, çevre il ve ilçelerden gelen yerli ve yabancı turistlerin, dinlence ve eğlence alanı… Özellikle, çam fıstığı üretimi yapan Tahtacı Bektaşi köylülerinin konukseverliği, sizin bu bölgeye yeniden gelmenizi sağlayacaktır.

Bir de, çevreci ve tarihi dokuyu koruyan Bergama Belediye Başkanı, özveriyle çalışan ekibinin sıcak insan ilişkileri ve Bergama sevdalısı gönüllü rehberleri sayesinde Bergama’dan ayrılırken turist olarak gelip, dost olarak dönmenize neden olacaktır. Susamlı keten helva yemeden ve Bergama şarabı içmeden Dikili’de denize girmeyin… Gün batımında şiir okunu kınından çıkarıp, yaşama dokunmanın dayanılmaz serüveni sizi bekliyor…

İzmir’e 101 km. uzaklıkta bulunan Bergama’ya; İstanbul’dan otobüslerle ya da otomobille, Balıkesir-Havran-Ayvalık üzeri gelebilirsiniz. “Sevgililer Günü” ve yaşamınızın her anında, sevdiklerinize kavuşmanın ve “Değişen dünyanın büyüyen gücü”ne ulaşmanın yolu; gezmekten ve keşfetmekten geçer…

Değişen dünyanın, değişmeyen yüzüne tanıklık etmenin hüzün ve serüvenini yaşadım. Gittiğim onlarca ülkede, sevginin ve ahlaki-kültürel değerlerin uçuk ve zıtlarını gördüm. Konuklarına eşlerini ikram eden kabilelerin, sabahları mutluluk danslarına eşlik ettim. Uzun süren zikir şölenleri sonunda dinsel, tinsel, tensel ve cinsel doyuma ulaşan, kadın ve erkeklerin dingin ve renkli yaşamsal gösterilerine eşlik ettim. Açlık kamplarında ve savaşlarda ölen kadın ve çocukların “bir yudum sevgi”ye olan gereksinimleri, beni insanlığımdan utandırdı. İnsan ve kadın haklarının olmadığı; sevginin töre, inanç ve küresel sömürge kültürleri sayesinde alınıp satıldığını gözlemledim. Afrika’da sünnet olan 80 milyon kadının, hastalık ve açlıkla boğuşmaktan, “Sevgililer Günü’nden bile habersiz olduğuna tanık oldum…

Bir 14 Şubat’ta, “Sevgililer Günü”nde Roma’da idim. Cem Sultan Müzesi’ni gezdikten sonra, Türkiye Turizm Ateşesi Özer Sezgin (İsmet Sezgin’in abisi)’nin ofisinde, saz ve türküler eşliğinde semah-cem dönmenin yorgunluğuna aldırmadan, İspanya merdivenlerine gittim. “Aşk Çeşmesi” başında toplanan kalabalığın arasına karıştım. Valentina’ya elimi sürüp, havuza bozuk para atarak dilekte bulundum. Yanımda, dilekte bulunan Afrikalı güzele sarılıp, doyasıya öpüşmenin büyüsüne kapıldım… Dileğim gerçekleşecek mi? Bilmiyorum… Asya ve Anadolu bozkırlarında, Büyücü Şaman Ana’nın elinden kımız içmenin ve dilek ağacına bez bağlamanın serüveni, beni antik çağlara taşıdı…

Aşk ve tanrılar kenti Pergamum-Bergama; tüm dileklerin, sevgilerin, sağlığın ve umudun yaşandığı “Aşk Tüneli” yolculuğunda sizi bekliyor…

Zeus sunağı önünde, İskender’in Kleopatra’ya hediye ettiği 200 bin kitabın bulunduğu Pergamon Kitaplığı’nda, ünlü tarihçi ve gezgin Homeros’un “İlyada ve Odesa” destanını okurken, sevdiklerime “dudak izli” mektup yazmak geldi içimden… İçimde bir ışık yandı… İçime ağladım, için için… “Kendi düşen ağlamazmış.” Sevi yaşlarına bandırdım kalemimi… Sevi yaşı, bir damla okyanus… “Gözyaşı şişesi” hokka hokka… Sonsuz ve zamansız sevilerde, kahrın ağır ve yorgun şairi kutsansın diye… Çanakkale sığınaklarında, sevgilisi Dimitrina’ya aşk mektupları yazan; “olgun ve nurlu bilgeler ordusu”nun Başkomutanı Mustafa Kemal, Anadol’un babası mı? Aşk bu, aşk… Yunus Emre, Bahar Kız’a erişmek için yollara düştü… Ferhat, dağları deldi… Adem şeytana uydu, kutsal elmayı yedi… Fırtına Tanrısı Teşup’un gazabı bundan mı? Romen Şair Mihail Eminescu, Kral eşi Verenica’ya olan aşkı yüzünden delirdi ve cezaevinde veremden öldü… Sevmek bize yakışıyor… Sevgimiz sebil… Sevgi için öldük-dirildik, yollara düştük…
Bergama Açık Hava Müzesinde bulunan şifalı çeşmeden su için, akıl hastalarının şifa bulduğu su, kuş ve musiki sesini mermer oturakta dinleyin ve içsel yolculuğa çıkın… Şehir merkezinde bulunan müzedeki Aliano kazısından çıkarılan Su Perisi heykelinin eline dokunun… Almanlar tarafından kaçırılan tarihi eserlere karşın, Bergama hala, antik tarihin en zengin mirasları başında gelmektedir. TRT adına çektiğim 13 bölümden oluşan Anadolu Su Medeniyeti belgeselinin en ilgi çeken bölümü Bergama’dır. mutlaka izleyiniz…

“…yollar kayboldu, kendi içime uzandım

öptükçe, mor dudaklı menekşe sandım

sitemden aşk doğdu, ateşten aşk meleği

sesin çeliğinde, mavi alevinde yandım

sen uyurken, gözümde gözün dağdı

sen uyurken, nöbetteydim aşk sağdı.”

(Öptükçe Ağladı- D.Özden)

Yılda bir kez değil, her gün ve her an

sevdiklerimizi anımsayalım ve sevgide odaklanalım…

Her yaşta aşık olun, yaşama dokunun…

“Ölüm tek başına, aşk iki kişiliktir…”

Sevgiye dokunun… Sevgi emek ister…

Acıyı ve mutluluğu yaşayın…

Yaşam, sevmekle başlar ve biter…

Delice sevmek…

“Deliye her gün düğün-bayram…”

 www.dursunozden.com.tr

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*

shared on wplocker.com