D. Özden ile N. T. Karataş Röportajı (Şiirsel söyleşi)

Folklorik, Esrik, Estetik ve Efsanevi Yolculuk; Anadolu’nun yeni şiir dilini yaratan Dursun Özden ile “sevi” tasviri

 Araştırmacı yazar-şair Dursun Özden ile söyleşi:

 Röportaj / Hazırlayan: Nefise Tuşaye Karataş

Gezgin Şair DURSUN ÖZDEN; 21 Ekim 1950`de Niğde`nin Ulukışla ilçesi Beyağıl Köyü`nde doğdu. İlkokulu köyünde, ortaokulu Ulukışla`da okudu. Niğde Lisesi`ni bitirdi. İşletme ve jeodezi (haritacılık) eğitimi aldı. A.Ü. Basın-Halkla İlişkileri bitirdi. Bulgaristan İlimler Akademisi Balkanlar Folklor Enstitüsü, Bükreş Üniversitesi Grigore Kiazim Popülar Muzik Araştırma Enstitüsü`nden diploma aldı. İlk şiiri 1970’de yayınlandı. Çeşitli reklam ajansları, gazete ve dergilerde özel haber, metin ve köşe yazarlığı, editörlük ve genel yayın yönetmenliği yaptı. Küba lideri Fidel Castro ile yaptığı röportajla gazetecilikte dikkati çekti. Gezi yazarlığı, belgesel film yönetmen ve yapımcılığı da yapan Özden; 19 kitap, birçok ulusal ve uluslararası ödüle sahip…

Ateşli Al Atlar şiir kitabından “Son Karızcı” şiirinden birkaç dize:

“pirinç, çay, üzüm-kıvılcım, meşale, iki gözüm

Köklerimi aradım karız kandilinde, barış gerek

“fırtına zamanında oğullar ve kızlar-tek yürek”

Yeni seddini son karızı örüyorlar, dans ederek”

Şair, gazeteci ve gezgin araştırmacı yazar olan Dursun Özden ile çalışmaları üzerine hoş bir söyleşi gerçekleştirdik. Okurlarımız adına verici olacağını düşünerek paylaşıma sunuyorum.

N. Tuşaye Karataş

Teknolojik gelişme ve şiir ilişkisi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Dursun Özden

Şairler çağdaş insanlar oldukları için bilimsel gelişmelere açık insanlardır. Bilimin kültür ve sanattaki elçileridir. Bu anlamda teknolojideki ve bilgisayar ortamındaki gelişmelere de açık olmalıdır. Özellikle internet ortamında yaygınlaşan kitap okuma ve şiir gibi insanın içsel dünyadaki yolculuğunu temel alan bir olaydır. Fakat kitaba dokunmak, kitabın toz kokularını solumak başka bir haz verir okuyana ve bilgisayar gibi mekanik bir yapıya ters düşmektedir. Bu anlamda internet ortamında mekanik kitap okuma olayını sevmiyorum. Ama teknolojik bilimdeki hızlı gelişim giderek dijital gazete, kitap ve dergiyi yaygınlaştırıyor. Okurla dijital kitabın daha hızlı buluşmasına neden oluyor. Örneğin Çin’de ve Japonya’da sokaklarda dijital bir el büyüklüğünde kitap, gazete ve dergiler satılıyor. Bir kez abone oluyorsunuz ve şifrenizi girerek yirmi dört saat kitap, gazete ve dergiye ulaşabiliyorsunuz. Fakat bu insani duygulardan ve sanatsal içerikten uzak olan gelişim yavan, süssüz ve imge yüklü şiir tadını vermiyor.

. Tuşaye Karataş

Bu sorum biraz gündeme ilişkin olacak. Egemenler her zaman ilericileri ve halkları karşı karşıya getirmeye çalışmıştır. Bunu 2010 referandum sürecinde de yaşadık. Siz de Cumhuriyet Gazetesi’ne “Gezi” ekiyle hizmet etmiş bir yazar olarak şu an cezalı olan aydınlar hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Dursun Özden

Bir şair, yazar ve Türk aydını olarak halkın, ülkenin ve dünyanın sorunlarına duyarsız kalınamaz. Sıradan bir insan olsa bile çevrenizdeki olumsuzluklar olumlu olan her şey gibi sizi birebir ilgilendiriyor. Bu nedenle Türkiye’de oynanan kirli oyunlara alet olmamalıyız. Hakkında kovuşturma açılan tutuklu yazar, gazeteci ve aydınlara sahip çıkmalıyız.

 N. Tuşaye Karataş

Belgesel çekimi için yaptığınız Çin gezisinde oradaki halkı ve sanata olan eğilimini nasıl buldunuz?

Dursun Özden

Onlarca ülkeyi gezen ve dünyanın 66 haline tanık olan bir gezgin şair yazar olarak, Çin Halk Cumhuriyeti Sincan-Uygur Özerk Bölgesi’ne gittiğimde, orada Uygur Türkleri’nin 2500 yıl önce Taklamakan Çölü’nün 110 metre altında ve toplam 5100 km uzunluğundaki Turfan Karızları’nı (yer altı su kanalları sistemi) görünce, daha dünyada ne kadar çok bilmediğim şey olduğunu anladım. Ve bu karızlar sayesinde Orta Asya’da yaşayan Uygur Türkleri’nin göçebe “barbar” olarak nitelendirilen kesimin 2500 yıl önce bu tarihi su kanalları sayesinde, ileri tarım ve ziraatçılık alanında ve yerleşik kent kültürü alanında batıdan çok ileride olduklarına tanık oldum. Karız: Su ve iş yolu,  kar izi demektir. Orta Asya, insanlık tarihini değiştirecek pek çok bulgu ve belgelerle doludur. Bu bağlamda Uygur Karızları ve dünyanın başka coğrafyalarında var olan, ama özellikle 5000 yıl önce izlerinin bulunduğu Anadolu’da var olan tarihi su yapılarının bize tüm farklılıklarımıza rağmen birlikte yaşama kültürünün önemini gösteriyor. Bunun için Turfan Karızları’ndan sonra Anadolu Karızları belgeselini çekiyorum. Stratejik önemi olan ekoloji ve ekonomi dostu olan yer altı su yapıları şimdi olduğu gibi geçmişte ve gelecekte insanlığın yöneleceği önemli yapıtlardır. Bu açıdan “Turfan Karız Cenneti” adlı bir kitap yazdım.

N. Tuşaye Karataş

Şiirlerinizde mitolojik zenginlik fazlasıyla ağırlıkta. Bir de kendiliğinden midir bilmem ama biçimsel bir görüntü de mevcut. Dizelerin bütününe baktığımızda sanki bir resim çizme havası var. Dolayısıyla ben serbest şiir diyemiyorum. Bu konuda bize neler söylersiniz?

 Dursun Özden

Son kitabım “Ateşli Alatlar” daha önceki yedi şiir kitabımdan oldukça farklı. Çünkü 5 yılda tamamladığım bu kitap; aynı zamanda gittiğim ülkelerde ve arşınladığım Anadolu’daki halkın folklorik, estetik ve efsanevi zenginlikleriyle dolu. Bu şiirler genellikle bilgisayar ortamında ortalayarak yazıldı. Şiirlerin tamamındaki dizeler, şaman kilim desenlerini andırıyor. Aslında bu da serbest şiir yazım tekniğinin başka yanı. Ama içerik ve biçem olarak, teknik ve estetik olarak iç ses, vurgu olarak hem serbest şiir hem de halk şiirinin estetik zenginliği özelliklerini taşır. Yalın, süssüz bir o kadar da imge yüklü dizeler, sözcüklerin ve vurguların bir bütün içinde uyumu, aykırı ve uçuk duruşu ya da sözcüklerin içindeki hecelerin halay çeker gibi ya da zikir eder gibi uyumlu dansından başka bir şey değildir. Ben şiirlerimde bildik teknikleri ve şimdiye dek pek çok usta tarafından kullanılmış ve yazılmış biçim ve özden farklı olarak, kendi şiirimi yaratmak istiyorum. Bu anlamda Türk Dili ve Türk Kültürü’ne, şiire ve edebiyata kalıcı katkı yapacağıma inanıyorum. Tarihin gelecekteki tüm süreçlerinde özgün, özgür, kendim olmak, içsel dünyamda yolculuk etmek, kendimle ve okurla yüzleşmek, duygu, düşünce ve deneyimlerimi paylaşmak, yaşama dokunarak sevgimi sebil eylemek ve de sevgide odaklanmak için şiir yazıyorum. Duygu adamıyım. Olaylara nesnel bakarım ama ezilenden, mazlumdan, hor görülenden ve emekten yana tarafımdır. Kısaca ben, aksakal bilge ermişler, yoleri gezgin dervişler gibi, şiir ülkesinin güzelleriyle sonsuz ve zamansız bir yoldayım… Karataş’ta konaklayan nefis dizelerde sulu güzeller beni bekliyor, yolcu yolunda gerek… Su gibi aziz olma zamanı…

N. Tuşaye Karataş

 Teşekkür ederiz.

Ateşli al atlar Şiiri

“Özgürlüğe kaçıştı

Yılkı tay yelesinde

Mart ya da Eylülde

Aşk tutsak ateşgahta

Kamondo merdiveni

Dudak izi – ekinoks gizi

Gözünde göz izi vardı

Suyun mavi gözü yandı

Çay yatağında uyurken

Ben bendimden taştım

Şiirin saçını ve boynunu

Koklardı aksakal tutkulu

Yüzleşme – kımız zamanı

Akgöğün mavi efendisi

Seziyorduk ulu ışığı

Seğiren ela gözünde

Sen gülerken zikirde

Ağlıyor gökçe nevruz

Kam yılbaşı – yılanbaşı

Cem`e cemre düşüyor

Bolkar dağı kanıyordu

Ateşli al atlar isyanında

Hep uyandık – leylim ley”

 Dursun Özden

Kent ve Sanat Dergisi – 34

Temmuz-Ağustos / 2010

Denizli

Karşın Dergisi /Ankara

son sayısında da yayımlanacak.

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*

shared on wplocker.com