İzci selamıyla: Merhaba!..
Merhaba diyerek söze başlamak istedim.
Peki “merhaba” ne demek?
Merhaba demek: “Benden size, benden sana zarar gelmez” demektir.
Yukarıdaki köşe adımda yer alan “Gezgin Derviş”i biliyorsunuz. Bazılarınızın; “Yoleri ne demek?” diye merak ettiğinizi hissediyorum.
İşte yanıtı: Orta Asya coğrafyasını yurt tutan atalarımız; akıl danışılan, sözü dinlenen, büyük ve saygın bilge kişilere Aksakal; sevgiyi sebil eyleyen, haberi bol, sohbeti tatlı ve araştırmacı gezgin dervişlere de, Yoleri derlerdi.
“Yoleri Gezgin Derviş” başlıklı bu köşede, okuyacağınız “gezi-turizm-kültür” içerikli yazılarımda, size rehberlik etmek ve akıl vermek gibi bir amacım olmayacak. Dostlarım bana: ”Çağdaş Evliya Çelebi” derler. Ne demekse…
Büyük ya da küçük kentlerde yaşayan herkes gibi; şehrin her türlü kirliliğinden kaçmak (ne kadar kaçabiliyorsak) fikri, beni de yolara düşürdü. Benim de sizin gibi gezmek, görmek, öğrenmek, eğlenmek, dinlenmek, meraklanmak, alış veriş yapmak ve keşfetmek isteğim var.
Her birimize ayrılan şu kısacık ömür diliminde, sonsuz ve zamansız bu evrende, yitik zaman ışığını aralayarak; kendimize neden zaman ayırmıyoruz?
Halk söylemiyle; Neden felekten bir gün çalmıyoruz?
Leyleği tavada değil, havada görmek.
Turnalar zamanı, göçmen kuşlar gibi yola dökülmek.
Yaşamı yaşamak.
Hemen şimdi…
Bana kızanlar ya da imrenenler olabilir.
“Bu yaşam koşullarında, hangi parayla nereye gidilir?” diyenler.
Haklısınız.
Gezmek; farkı fark etmekle, istekle, kararlılıkla, merakla ve özgürce atılan adımla başlar. Akıllı, çılgın, aykırı, özgür, çocuksu ve delice verilen karardır gezmek… Düşün ardına düşmek ve edinilen kültürdür gezmek. Gerisi teferruattır. Yeter ki siz, kafanızda düşlerinize ve ütopyanıza engel olmayınız.
Hiçbir yer ve hiçbir şey, size uzak değildir.
Gezip göreceğiniz, yiyip içeceğiniz, dokunup seveceğiniz, okuyup doyacağınız, alıp paylaşacağınız, belgeleyeceğiniz, keşfedeceğiniz, yakınlarınıza anlatacağınız o kadar çok anılarınız olacak ki; her gezi sonrası, buna siz de şaşıracaksınız.
Çünkü içinizdeki gezgin, sırt çantasını hazırladı bile…
Artık siz de, benim gibi bir “gezikolik”siniz.
Yaklaşık 30 yıldır, sırt çantam, fotoğraf makinem, kitaplarım, haritam ve pusulamla geziyorum ve yazıyorum.
Dünyanın 66 haline tanıklık ettim. Türkiye’nin 66 ilini resimledim ve yazdım. Anadolu’yu arşınladım. Gezmenin ve keşfetmenin başka bir alanı olan “Belgesel film” çalışmalarıyla, kurak mevsimde yaşama dokunmaya devam ediyorum.
Bundan böyle, yaşamın sırrını aralayacağız, birlikte gezeceğiz. Bilinmeyeni keşfedeceğiz. Farklı coğrafyaları ve kültürleri görüp, öğreneceğiz. Yeni doğa ve insan manzaraları ile zenginleşeceğiz. Sanatın, tarihin ve kültürlerin gizini aralayacağız. Antik çağ, güneş, deniz ve kumdan başka, alternatif turizm potansiyellerini tanıtacağız. Sosyal adaleti, gıda, su, çevre ve ekolojik dengeyi bozan ve yaşam alanlarını tehdit eden, tüm kirlilikleri deşifre edeceğiz. Yetkilileri, ilgilileri ve halkı uyaracağız.
Ülkemizde ve dünyada yaşayan bir birey; hakları, özgürlükleri ve sorumlukları olan bir yurttaş olarak, bizim de görevlerimiz var.
Yeni sorumluluklar ve özgürlüklerimiz için, sırt çantamızı hazırlamalıyız.
Yollar ve daha başka keşfedilecek yerler bizi bekliyor.
Seher vakti… Yitik zaman ışığında tan kızılı şafak.
Gün ağarmak üzere, düşmeliyiz yola.
“Yeniden merhaba!..” diyerek, yola koyulmanın tam zamanı.
Yolunuz ve bahtınız açık olsun.
Yolumuzun kesiştiği başka kültürlerde ve coğrafyalarda buluşmak dileğiyle.
Yolcu Abbas…
www.dursunozden.com.tr