KARTACA KRALI HANNIBAL GEBZE’DE…
İnsan, Toplum, Turizm, Çevre, Barış ve Su Medeniyeti Işığında, Sürdürülebilir Kalkınma; Göbeklitepe (Türkiye) ve Kartaca (Tunus) Modeli…
Dursun ÖZDEN (Araştırmacı Yazar, Belgeselci)
Kimi günlemler vardır, belleklerden silinmez. Kimi kişi, yer ve olaylar vardır, tarihin her döneminde, belliğimize ve oniks mermer sutunlara kazınır ve bize tanıklık eder.
İşte bunlardan biri de; 3 bin yıl önce, Akdeniz’i Barış Gölü yapan Kartaca Kralı Hannibal ile Yirminci asrın başında, Emperyalist ülkelere karşı ilk bağımsızlık savaşını kazanıp, zaferle taçlandıran, sonrasında özgürlük ve bağımsızlık savaşı veren mazlum ulusların umudu ve esin kaynağı olan; Çağın dehası, büyük komutanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurtarıcı ve kurucu ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’tür. Su Medeniyeti ışığında; “İnsan, Toplum, Turizm, Çevre, Barış ve Sürdürülebilir Kalkınma Modeli” açısından; Türkiye (Göbeklitepe) ve Tunus (Kartaca) Medeniyeti örneğine karşın; Vahşi kapitalist üretim ilişkisinin yarattığı doğal afetler, iş kazaları, savaş, terör, töre ve yeni sömürgecilik oyunları karşısında; sevdi, barış, yaşanılabilir çevre, sosyal adalet, birlikte yaşama ve üretme kültürü ortak paydasında, önemli tercih modeli olarak algılanmalı ve sürdürülebilir meşru üretim ilişkisi ve kalkınma tarzı yeniden yaşatılmalıdır…
13 milyar yıl önce Güneş, 4.5 milyar yıl önce Dünya, 3 milyar yıl önce Su yoktu. 3 milyon yıldır insanoğlu denen canlı vardı. Anadolu Su Medeniyeti’nin 13 bin yıl eskilere uzanan bulguları yanı sıra; yapımları yaklaşık aynı zaman dilimlerini kapsayan ve öteki Anadolu-Kartaca Su Medeniyeti bakımından; M.Ö: 3 bin yıldan daha eski zamanda; Karız-Kehriz-Qanat-Aflaj, Uyun ve Hattarad adı verilen yer altı su kanalları sistemi ile falaj-ark-tünel-kemer adı verilen yerüstü su taşıma ve dağıtım sisteminin ortak yanları bulunmaktadır…
Önce insanoğlu; ilkel komünal toplum yaşamı ve üretim tarzı özelliği ardından, sınıflı toplum ilişkisine başladı. İşte tam da her şey o zaman başladı. Ele geçirme ve paylaşım savaşları başladı. İnsan, çevre koşulları, üretim, tüketim ve paylaşım gibi birlikte yaşamın kural ve yasalarını getirdi. Toplum ilişki ve medeniyet olgusunu geliştirdi. Koşullara ve değişen ilişkilere uygun olarak; çağdaş-zamansal ve birlikte sürdürülebilir kalkınma modelleri geliştirildi. Farklı coğrafya, ulus, kültür ve geleneksel özelliklerin ortak paydası ve tüm faklılıklara karşın; barış ve huzur içinde, birlikte yaşamanın ve toplumsal ilerlemenin yolları; “Sürdürülebilir Kalkınma” adı ile formüle edildi. Bu demokrasi kültürü ve hoşgörü ilişkisi, yaşam kaynağımız su gibi aziz olmanın yollarını araladı. İşte bizde bu çalışmalarımızla, aralanan bu yoldan yürüyoruz, yeniden..
İnsanoğlu su başını yurt tutmuş. Suyun olmadığı yerlere de çok uzaklardan, yeraltından ve yer üstünden, su yapılarıyla su getirmiş ve yaşamını sürdürmüştür. Getirilen bu sular sayesinde; tarım ve ileri ziraat yaparak yaşamını kolaylaştırmış ve de Sürdürülebilir Kalkınma modelleri geliştirmiştir. Kuzey Batı Afrika ve Tunus coğrafyasında bulunan Kartaca ve öteki tarihi yaşam alanlarında, Su Medeniyeti izleri ile Anadolu topraklarında var olan; 13 bin yıl eskilere kadar uzanan Göbeklitepe Su Medeniyeti’nin ortak yanları oldukça fazladır. Göbeklitepe Ören Yeri Kazı Başkanı Prof. Dr. Klaus Shimith (Alman) ile (2010)’da yaptığım özel röportajdan da anlaşıldığı gibi; Yaşam kaynağımız suyun stratejik önemi, su kültürü, su kullanım bilinci, su mitolojileri, edebiyat ve sanatın esin kaynağı su öyküleri, şiirleri, su savaşları ve tüm farklılıklarımıza karşın, birlikte yaşama kültürünün ortak mayası olan Su Medeniyetinin ışığında, “İnsan, Toplum, Çevre, Sürdürülebilir Kalkınma ve Barış içinde, birlikte yaşama modeli” olarak; Osmanlı Döneminde, 350 yıl birlikte ve kardeşçe yaşamış iki dost kardeş halk olarak, Tunus ve Türkiye olarak; Hannibal ve Atatürk olarak; ulusal onurumuz olan ay ve yıldızlı bayrağımızın ortak misyonu doğrultusunsa, birlikte sürdürülebilir kalıcı adımlar atmanın tam zamanıdır.
Tarihi geçmişimiz, ortak inanç, kültür ve ulusal çıkar özelliklerimiz, bu birlikteliğe uygundur. Tunus başta olmak üzere, yirminci yüzyılın başında, Kuzey Batı Afrikayı işgal eden Fransız ve İtalyan ordusundan bölgeyi kurtarmak için, Gazeteci Mustafa Şerif Bey kimliği ile 1912’de Kuzeybatı Afrika’ya gelen Kolağası Mustafa Kemal Paşa (Atatürk) ve bir avuç genç Osmanlı Subayı; Berberi Aşiret reisi bir ailenin düğününde yaptığı İmazigen Dansı ve bir Cuma namazı sonrası, cami avlusunda yaptığı konuşma sondasında, Kemal Atatürk şöyle seslendi Tunus halkına: “Kardeşlerim! Biz sizinle bu topraklarda 350 yıl kardeşçe yaşadık. Şimdi bu toprakları Fransızlar ve İtalyanlar işgal etti. Onlar size, barış ve huzur getirmeyi söylüyorlar. Yalan, inanmayın onlara. O, emperyalist ülkeler sizin yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynaklarınızı ve emeğinizi sömürecekler ve kirli savaşlarında sizin çocuklarını öldürecekler. Onların Jan Dark’ı varsa, sizinde Kuzey Batı Afrika’da, Atlas Dağları’nda savaşan, yiğit önderiniz ve kadın kahramanınız olan El Kaine’niz var. Kartaca Medeniyetinin kurucusu ve Akdeniz’i bir Barış Gölüne dönüştüren, dünyanın en büyük komutanlarından, savaş ve barışın büyük stratejik dehalarından biri olan, benim de kendisini hep örnek aldığım, sizin atanız olan Kartaca Komutanı Hannibal’ınız var. Öyleyse, Akdeniz’in Barış Gölü olması için, bağımsızlığımız için; Ya istiklal, Ya ölüm!” dedi.
Atatürk’ün yaptığı bu ajitasyon dolu konuşma ardından; Tunus ve Libya halkı çok kısa zamanda örgütlendi, develer ve Berberi atları ile tarihin ilk gerilla savaşını verdi. Mart 1912’de; Demre, Tobruk, Trablus, Tunus ve Bingazi Savaşlarında düşman yenildi. Bu topraklardazafere erişti. Başlayan Balkan Savaşları nedeniyle, Osmanlı subayları acele İstanbul’a çağrıldı ve kurtarılan bu topraklar, düşman tarafından yeniden işgal edildi. Birinci Dünya Savaşı sonrasında, işgal edilen Anadolu topraklarının güney cephesinde, Fransız taburunda yer alan paralı-zorunlu Tunuslu askerlerin; Toros Dağları ve Çukurova cephesinde, bağımsızlıkları için savaşan, Türk Milli Kuvvetlerine silah sıkmadıkları ve bunun için, Fransız tabur komutanı tarafından cezalandırıldıkları, tarihin kayıtlarına geçmişti. Ve Fransız Binbaşı Mesnil, anılarında bu gerçeği rapor etmişti.
Bu bağlamda; Tunus ve Türkiye halklarının bu ve benzeri ortak dayanışması ve dünya insanlık tarihine ve Akdeniz’in barış gölü olmasına, birlikte katkı sağlayacak, pek çok örnek ve neden bulunmaktadır. M:Ö: 248 ‘de doğan ve Akdeniz’i barış gölü yapan büyük komutan ve de Atatürk’ün esin kaynaklarından biri olan, Kartaca Kralı Hannibal’ın amacı; “Su Medeniyeti ışığında, İnsan, Toplum, Turizm, Çevre, Barış ve Sürdürülenilir Kalkınma Modeli” idi… Kartacalı Hannibal’ın Gebze’deki Anıt Mezarı’ndan Tunus’a selam olsun!..
Kartacalı-Gebzeli Hannibal kimdir?
Tarihteki en büyük komutanlardan birisi olarak gösterilen Tunus-Kartaca’lı general ve politikacı. Savaş fillerinden ve büyük bir piyade gücünden oluşan taburu ile Alpler’den ve Pirene’ler’den geçerek, İtalya’ya saldırmış ve Roma güçlerini üç önemli savaşta yenilgiye uğratmış ünlü bir komutan ve siyasetçidir. Hamicar oğlu Hannibal ya da Anibal; M.Ö: 248 yılında, Kartacalı komutan ve devlet adamı Hamilcar Barca’nın oğlu olarak Kartaca’da dünyaya geldi. Hannibal, “Ba’al’ın Kutsaması” anlamına geliyordu. Üvey kardeşi Adil Hasdrubal ve diğer kardeşleri Mago ve Hasdrubal’da döneminin etkili siyasi ve askeri figürleri arasında yer alıyordu.
M.Ö: 206 yılında, atlı olarak üstün bir Roma gücüne karşılık, piyade olarak üstün olan Kartaca ordusu, Zama Savaşı’nda, 20.000’den fazla askerini yitirerek büyük bir yenilgiye uğradı. Akdeniz üzerindeki hakimiyetini kaybetti. Hannibal ise, savaştan sonra oluşan barış döneminde askeri bir önderden daha çok, politikacı ve danışman olarak görev yaptı.
Roma’nın Kartaca’dan kendisini teslim etmesini istediğini öğrenerek, gönüllü olarak sürgüne giden Hannibal, sürgün yeri olarak seçtiği Bitinya’da, askeri ve stratejik danışman olarak görev yaptı. M.Ö:195 yılında sürgüne giden Hannibal, Bitinyalı yetkililerin kendisini Roma’ya teslim edeceğini öğrenince; M.Ö:183 yılında, kendi parmağındaki yüzükte bulunan zehri içerek intihar etti.
Hannibal Mezarının Libassa-Dakibyza (Gebze), Kocaeli’nin Gebze ilçesinde güney bölgesinde bulunmaktadır. Ünlü Kartacalı Komutan HANNİBAL anısına, Atatürk tarafından Gebze’de bir heykel dikilmesi istendi. Hannibal, M.Ö: 247 ile M.Ö: 183 yılları arasında yaşamış, Sami ırkından gelen Kartacalı politikacı ve generaldir. Güney Gebze yerleşkesine su getirme çalışmaları sırasında bulunan, bu mezarın Hannibal’a ait olduğu zannedilerek, bu günkü Hanibal Parkı içindeki yere anıtı yaptırılmıştır.
Yerli ve yabancı turistlerin ziyaret ettiği Hannibal Anıtı, dünyaca ünlü Kartacalı komutan Hannibal anısına, Gebze’de TÜBİTAK arazisi içindeki Hannibal Tepe’ye, 1981’de yapılmış anıttır. 900 metrekarelik alan kaplayan beş ayrı bölüm halindedir.Beş ayrı dildeki, beş ayrı mermer kitabede Hannibal’in yaşam öyküsü anlatılır. Hereke’den getirilen puding taşından yapılan anıt, 25 ton ağırlığındadır. Anıtın ortasına, Heykeltıraş Nejat Özatay’ın yaptığı, Hannibal portresi yerleştirilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucu Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk 1934 yılında, Hannibal’in Gebze’deki mezarının bulunmasını ve etrafının düzenli bir park haline getirilerek, üzerine bir anıt dikilmesini istemişti.Mezarın yeri kesin olarak belirlenemese de, anıt dikilmesi isteği; Ata’nın doğumunun 100. yıldönümü olan, 1981’de gerçekleştirildi. Anıt, Temmuz 1981 yılında törenle açıldı.
Hannibal Anıt Mezarı üzerinde şu hitabe yazılıdır: “Bu anıt, Atatürk’ün doğumunun 100. yıldönümünde Kartacalı büyük komutan Hannibal’e olan beğenilerin bir ifadesi olarak yapılmıştır. Hannibal, Kartaca’nın ünlü bir komutanı ve devlet adamıdır. M. Ö: 247 yılında, Kuzey Afrika’da (Tunus) doğmuş, Roma‘yı yok etme duyguları içerisinde yetişmiştir. Babası Hamilcar Barca’nın Roma’ya karşı başlattığı ve tarihe Pön Savaşı adı ile geçen çarpışmaları sürdürmüştür. Ünlü Roma Yürüyüşü, bu komutan tarafından düzenlenmiş ve fillerle güçlendirdiği ordusu ile Romalıları İtalya’da, Barletta’da yenmiştir. Pek çok askeri zafer kazanan Hannibal, Romalılara karşı başlattığı yeni bir savaş için Bitinya (Bursa) Kralı Prussias’ın yardımını sağlamaya çalışmış, ancak başarılı olamamıştır. Bithynia Kralı tarafından Romalılara teslim edileceğini öğrenmesi üzerine, Bihynia (Bursa) topraklarında, HANNİBAL; Libyssa (Gebze)’de intihar ederek; M.Ö: 183 yılında ölmüştür.”
Tunus Kartaca Antik Kentini, bu kentin tarihi ve arkeolojik zengin mirası bulunan Su Medeniyeti izlerini gezerken; zamanımızdan yaklaşık 3 bin yıl eskilere uzanan bir kültürün yaşayan varlığını merakla keşfetmek, belgelemek ve tanıtmak için yaptığım bu çalışmalar; aslında bu bereketli coğrafyanın medeniyet izleri ve bulgularının daha eskilere, 60 bin yıl önceye Sam Buşmanlara, Tuareglere ve Berberilere kadar uzandığını öğrenmem, beni oldukça duygulandırdı ve heyecanlandırdı.
Türkiye’de yaşayan değerli Tunuslu dostum Dr. Muhammed Adel girişimiyle; daha önce, iki kez gittiğim Tunus’un; tarih, kültür, folklor, sanat, gastronomi, inanç, doğa ve alternatif turizm zenginliklerini tanıtan çalışmalarım nedeniyle; Tunus Turizm ve Kültür Bakanlığı’ndan aldığım “Altın Palmiye Ödülü” beni taçlandırmıştı. UNESCO-IHP Dünya Su Forumları, Anadolu Su Konferansları, Sürdürülebilir Kalkınma, Çevre ve Alternatif Turizm etkinlikleri kapsamında; gittiğim 99 ülkede bildiriler, sunumlar ve belgesel gösterileri yaptım. Su Medeniyeti, Doğa, Çevre, Barış ve Birlikte Yaşama Kültürü temalı ulusal ve uluslararası çalışmalarım sürüyor. Yayınlanmış 40 kitabım ve onlarca belgeselim, okurlarla ve izleyicilerle buluşuyor…
Şimdi ise, Tunus Kartaca Üniversitesi ve Mardin Artuklu Üniversitesi’nin ortaklaşa düzenledikleri (2-6 Mayıs 2023) ve Kartaca Üniversitesi’nin ev sahipliğinde yapılan bu etkinlike davetli olmam, beni fazlasıyla sevindirdi. “Su Medeniyeti Işığında, İnsan, Toplum, Turizm, Çevre, Barış ve Sürdürülebilir Kalkınma; Göbeklitepe (Türkiye) ve Kartaca (Tunus) Modeli” başlıklı bu sunumum yanı sıra; TRT Belgesel Kanal adına yönetmenliğini yaptığım, 12 bölüm olan belgesel çalışmamdan; “Göbeklitepe Su Medeniyeti” (24 dakika, İngilizce alt yazılı) belgesel gösterimi ile bu etkinliğinize ayrıca katkı sağlamak istiyorum. Ve çalışmalarınızda kolaylıklar diliyorum. Dostlukla.
Dursun ÖZDEN
(Anadolu Su Medeniyeti Araştırma Enstitüsü-ANASU Başkanı)
ozdendursun@gmail.com