Fidel Castro Cenaze Töreninde bir Çılgın Türk…
“Yo soy Fidel / Ben de Fidelim!..” Fidel ağladı. Zafere kadar, Fidel çağladı…
Ben bu yoldan 20 yıl önce de geçtim (12 Aralık 1996). Fidel ile aynı yolda, aynı sevda ve aynı sofrada umut
şerbeti içtim. Castro’nun adaşı Türk Fidellerin mektubu, Nazım’ın Havana Röportajı ve Türk-che Atatürk
ortak yazgımızdı. “Sevgimiz sebil, yurtta barış-dünyada barış” diyen azdı. O an Fidel, bir ata ve bir aksakal
bilge derviş gibi, beni bağrına bastı. Sadakat ve sevginin simgesi Fidel; kaynağına akan coşkulu bir ırmak
ve dik-başlı ulu bir dağdı. Ona dokunan yoksul ve mutlu çocuklar özüne döndü. Ay sallandı, Jose Marti ışık
sağdı. Fidel’in gözünde mavi bulutlar yağdı. Ve Fidel baba, çocukları öptükçe ağladı. 26 Temmuz’da
Granma ve Devrime dört-nala koşan, ateşli al atların özgür yelesinde ve yitik zaman ışığında, Sierra
Maestra’da kar ile kordu. O yanıp, külü evrene savrulan koca bir çağdı…
Ve ben tam 20 yıl sonra, göğsümde; “Bizim esin kaynağımız Kemal Atatürk” diyen Fidel’in arması ve
elimde Türk bayrağı ile Havana ve Santiago de Cuba sokaklarındayım, yeniden… Kumandan Fidel’i 90
yaşında, sonsuz ve zamansız bir yolculuğa uğurladık… Fidel için atılan 21 pare saygı top ateşi ardından,
Başkan Raul Castro Ruz başta olmak üzere; ailesi, yoldaşları, konuklar ve tüm Fidel dostları ile birlikte, ben
de Fidel’in kabride çiçek koydum ve saygıda bulundum. Katolik kiliseden yükselen çan sesine eşlik eden,
Havana Abdallah Camisi minaresinden, Kumandan Fidel için okunan sela ve ezan sesi yankılandı. Fidel’in
Cennete gitmesi için, Cuma namazında dualar edildi. Öte yandan, güneşi içenlerin türküsünü söyleyen,
onurlu ve emek odaklı, her yaştan insan seli haykırdı; tek nefes, tek ses, tek yumruk ve tek el: “Hasta la
Viktoria… Yo Soy Fidel… Viva Fidel!..”
Karayiplerin yoksul ve mutlu prensi Fidel Castro’ya, adaşı 354 Türk Fidel’den çiçek gönderildi…
Küba’nın efsanevi lideri Kumandan Fidel Castro, 90 yaşında sonsuz ve zamansız bir yolculuğa çıktı. Yitik zaman ışığında ve özgürlüğe koşan ateşli al atların yelesinde, “Manyana” diyerek yarınlara koştu…
21. yüzyılın ilk çeyreğinde, Sosyalist üretim ilişkisinin bir kalesi gibi ayakta duran ve ABD’nin yumuşak karnında bir
hançer gibi kendi cazibesinde; ambargo ve başka tehditlere karşın varlığını koruyan, küçük bir ada ülkesi olan 12
milyon nüfuslu Küba; 1959’dan bu yana varlığını sürdürüyor. Simon Bolivar ve Jose Marti izinden yürüyen Fidel Castro, Küba’ya özgü sosyalist bir yol izlemişti. Küba insanının geleceğini planlamış ve başarıyla gününe taşımıştı. Sağlık, eğitim ve planlı turizm sisteminde oldukça ileri olmasına karşın; dış borçları ve büyüme yavaşlığı bakımından oldukça zorluklar içinde olan Küba ekonomik sistemi, “Özel Dönem Ekonomik İlişkileri” bakımından aslında bir geçiş uygulaması içinde olduğu da bir gerçektir.
Yengeç Dönencesi çizgisinde bulunan Küba, tropikal iklim koşulları gereği; ekim-nisan aylarını kapsayan Yağışlı
Mevsim ve nisan-ekim aylarını kapsayan Kurak Mevsim koşulları gereği, toplumun gereksinimleri olan her ürün
yetişmemektedir.
Nikel ve bazı kıymetli madenleri işleyen fabrikaların azlığı; balık ve öteki deniz ürünleri, narenciye, muz, şeker kamışı,
tütüncülük ve büyükbaş hayvancılık gibi temel gelir ürünlerinin yetersizliği yanı sıra; iklim koşulları gereği her türlü
ürünün yetişmemesi de bu zor koşulların aşılması için yeterli olmayabilir. Uzun yıllar Sovyetler Birliği döneminde,
ihracat ve ithalatının yaklaşık %70’e varan kısmı, Sovyetlere bağlı bir ekonomik sistemle yürüyen Küba’da; 1990’lar
sonrası, Sovyetlerin dağılmasıyla, şok bir durum yaşandı. ABD ve müttefiklerinin Küba üzerine uyguladıkları acımasız
ve yasa dışı ambargo ise, bu durumu iyice zorlaştırdı. Tüm bu olumsuz koşullara karşın; disipline edilmiş yaşam tarzı,
ilkelerine ve sisteme bağlı bir kültürel özveri, yoksul ama mutlu olmayı başarmış Küba halkı, deniz-kum-güneş ve
alternatif turizm olanaklarını en özgürce sunan turizm potansiyeli, dans-müzik-eğlence odaklı estetik ve sanatsal
zengin kültürel miras, Latin Amerika ve Karayipler insanının hoşgörü, sıcak, dost ve candan insancıl yaklaşımı ve Küba
halkının konuksever ilişkileri vb. güzel şeyler; her şeye karşın Küba’yı ayakta tutmuş ve yaşanılacak yer olarak tercih
edilmesine neden olmaktadır…
ABD kışkırtmalarına karşın, Mayami odaklı kirliliklere direnen Küba halkının en güzel ve en imrenilecek yanı ise;
Sosyalist Üretim İlişkilerinden memnun olmaları, yasalara ve kurallara uymaları, devlet ve milletine bağlılıkları,
üretime katılmaları ve üretim koşulları gereği, yaşamsal payı adaletle almaları; çağdaş eğitim, öğretim, meslek
edinme, sağlık, ulaşım, iş bulma ve konut edinme gibi temel yaşamsal giderlerinin devlet tarafından karşılanması
güvencesi de, Küba halkının sisteme bağlı olmasının bir başka nedenlerindendir…
Küba Devriminin önderlerinden ve kurucu devlet başkanı olan Kumandan Fidel Castro’nun özel mülkiyete ve kendi
heykelinin yaptırılmasına karşı yasal uygulama örneği de, Küba halkının sisteme ve devlet yöneticilerine olan güvenini
pekiştirmiştir…
1959’dan beri devlet başkanı olan Fidek Castro, rahatsızlandıktan sonra, 159 kişilik Ulusal Meclis kararı ile bu görevini
kardeşi olan Kumandan Raul Castro’ya devretmişti.
26 Kasım 2016’da 90 yaşında yaşamını yitiren Fidel Castro, vasiyeti üzerine başkent Havana’da bir Katolik Kilisesinde
yakıldı ve külleri bir cam kavanoza kondu. 29 Kasım 2016 günü Habana Jose Marti Özgürlük Mevdanı’nda yapılan ve
binlerce Kübalının katıldığı törende, Castro’nun küllerinin bulunduğu cenaze aracı önünde saygı duruşu yapıldı.
Dünyanın değişik ülkelerinden (özellikle Latin Amerika) gelen devlet başkanları, başbakanlar, bakanlar, hükümet
temsilcileri, sivil toplum örgütü temsilcileri, yazar ve sanat örgütleri yöneticileri, üyeleri, şeker kamışı ve tütün
tarlalarından, fabrikalardan, okullardan, yaşam alanlarından ve dünyanın farklı ülkelerinden gelen gazeteciler ve
Fidel’i seven binlerce kişi, Kumandan Fidel’e karşı son görevlerini yapmak için oradaydı… Kimi ağlıyor, kimi şarkı
söylüyor ve çoğu da yumrukları havada ant içiyorlardı… Ve on binlerin yürekten seslendikleri tek ses, tek çığlık vardı:
”YO SOY FİDEL!..” Hepimiz Fideliz!..
30 Kasım 2016 sabahı ise, Havana sokaklarını dolduran Kübalılar, Kumandan Fidel’in cenaze aracını selamladı ve
Santiago de Cuba’ya uğurladılar… 14 saat süren bu yolculuk sırasında, yol güzergahı üzerinde bulunan tüm köy ve
şehirlerde halk, yol kenarında nöbet tuttu ve Kumandan Fidel’in cenazesi geçerken, saygı duruşunda bulundular ve
çiçekler attılar. Marşlar ve şarkılar söylediler… Özellikle Trinidat ve Che Guevara’nın anıt mezarının bulunduğu Santa
Clara şehrindeki selamlamalar oldukça duygusal anlara neden oldu. Binlerce insandan oluşan konvoy ve insan seli,
çok sevdikleri kurtarıcıları Kumandan Fidel’e bağlılıklarını gösteren, hüzün ve bayram coşkusu iç içeydi…
3 Aralık 2016 günü sabahın erken saatlerinde Santiago de Cuba şehrinin en büyük meydanını dolduran Kübalılar,
akşam yapılacak anma törenine geldiler. Dünya ve Küba basını canlı yayın için tüm hazırlıklarını tamamladı.
Rengarenk giysili öğrenciler, kucağında 5 aylık bebesiyle anneler, madalyalı yaşlı gaziler, yüzlerinde “FİDEL” yazan
güzel genç kızlar, farklı ülkelerden gelen konuklar ve devlet büyükleri de alandaydı… Terör ve başka korkuları
bilmeyen, güven içinde yaşayan ve alanda özgürce şarkılar söyleyen ve slagonlar atan gençler ve halk; Kumandan
Fidel’e son görevlerini, saygı ve sevgilerini haykırmak için meydanları doldurmuşlardı. Tören alanında; yabancı
konukların ve Fidel’in arkadaşlarının önünde, emek kahramanları, gaziler, mucitler, kadın örgüt temsilcileri ve
komsomol gençler vardı. Uruguay eski Devlet Başkanı Miço Pepe, Venezuela Cumhurbaşkanı, Brezilya, Peru, Şili,
Arjantin, Meksika, Kolombiya, Uruguay, Ekvator devlet başkanları ve çok ülkenin devlet temsilcileri ve Büyükelçileri
vardı. Havana’da olduğu gibi bu törende de uzunca bir konuşma yapan Küba Devlet Başkanı Kumandan Raul Casrto
Ruz, abisi Fidel Castro’nun yolundan ayrılmayacaklarını, her koşulda sosyalist Küba’yı yaşatacaklarının kararlılığını ve
sözünü verdi. Raul Castro, yumruğunu havaya kaldırdı ve bağırdı: “YO SOY FİDEL… FİDEL, FİDEL!..” Gecenin geç
saatlerinde, Santiago de Cuba sokakları ve meydanları dolduran binlerce kişi bu belgiyi hep bir ağızdan haykırdı: “YO
SOY FİDEL… FİDEL!..”
Ve binlerce kişi ant içti, Küba Milli Marşını ve Enternasyonal Marşını söyledi…
4 Aralık 2016 akşamı ise, Santiago de Cuba’da hazırlanan kabrin başında gömü töreni yapıldı. Merasim mangası
askerlerin getirdiği Fidel Castro’nun küllerinin bulunduğu kırmızı örtülü kutuyu, Başkan Raul Castro törenle yerine
koydu ve abisi Fidel’e son görevini yaptı. Kırmızı çiçek koydu, onu selamladı ve saygı duruşunda bulundu. İki asker
küllerin bulunduğu kutunun konduğu silindirik yapının kapağını kapatıp, vidaladılar. Altın yaldızlı kapak üzerinde
“FİDEL” yazıyordu. Konuklar ve protokol temsilcileri sıra ile çiçek bırakıp saygı duruşunda bulundular…
“Bizim ve dünyadaki mazlum halkların esin kaynağı Kemal Atatürk…” diyen, Küba’nın efsanevi lideri Kumandan Fidel
Castro’yu, sonsuz ve zamansız yolculuğa uğurladık… Ben de Türkiye’den gelen ve bu uğurlama törenlerine katılan tek
Türk insanı olarak; ülkem, kendim ve adı Fidel (bu Türk Fidellerin 153 kız) olan 354 Türk vatandaşı adına Kumandan
Fidel’i selamladım ve saygı duruşunda bulunmanın dayanılmaz hafifliğini ve mutluluğunu yaşadım. Töreni belgeledim.
Öte yandan; Latin Amerika Edebiyat Ödülü almak üzere gittiğim 12 Aralık 1996’da, Havana’da Kumandan Fidel Castro
ile yaptığım röportajda, kendisine şu soruyu sormuştum: “Türkiye’deki solcu ve devrimci gençler, Fidel Castro ve Che
Guevara’ya tapıyorlar…”
Fidel Castro, kızarak bana döndü ve; “Sen Kemal Atatürk’ün ülkesinden geliyorsun… Bu ne demek? Söylediklerin doğru
değil, eksik, yanlış…”
“Neden?” dedim.
Fidel Castro; “Devrimci Mustafa Kemal Atatürk, 19 Mayıs 1919’da Bandırma gemisiyle Samsun’a çıktı. 12 kişiydiler.
Türk halkını örgütledi ve zafere erişti. 20. Yüzyılın başında, Dünyada emperyalizme karşı verilen ve zaferle sonuçlanan
ilk harekettir bu. Yeni bir Türkiye Cumhuriyeti devleti kurdu. Bizim bile başaramayacağımız Harf Devrimi yaptı.
Sağdan sola doğru yazılan Arap alfabesini çok kısa zamanda, soldan sağa doğru yazılan Latin abecesine çevirdi. Kadın
ve insan hakları konusunda, çağdaşlaşmada ve başka alanlarda devrimler yaptı. O iyi bir komutan, büyük diplomat
ve eşsiz devlet adamıdır. Biz ondan esinlendik, tam 40 yıl sonra; Granma gemisiyle ve 12 kişi olarak Santiago de
Cuba’ya çıktık (16 Haziran). Biz de halkımızı örgütledik. Faşist Batista rejimini yıktık ve Sosyalist Küba devletini kurduk.
Biz de devrimler yaptık… Sakın kendinize başka bir önder, ışık, umut ve esin kaynağı aramayın… Devrimci Mustafa
Kemal Atatürk, bizim ve dünyadaki öteki mazlum halkların esin kaynağıdır…” dedi. Bu röportaj, Milliyet Gazetesi’nde
“Türk Fideller” başlığı ile dizi yazısı olmuştu.
Ve sonra Fidel Castro; 1961 yılında dönemin Dünya Barış Konseyi başkanı olan ve kendisine “Barış Ödülü” veren
büyük Türk Şairi Nazım Hikmet ile görüşmelerinden ve Havana Röportajı şiirinden söz etti. Nazım Hikmet’in önerisi
üzerine, Türkiye’den getirttiği Fransızca Atatürk’ün yazdığı “Büyük Nutuk” kitabını İspanyolcaya çevirttiğini anlattı.
“GRAN DİSCURSO/Kemal Atatürk” adlı bu kitap, yıllar sonra; Küba devriminin öncülerinden olan Arjantinli doktor
Ernesto Che Guevara, Bolivya’da 1967’de, La Pez ormanlık alanda bir okul odasında öldürüldüğünde, sırt çantasından
çıktığı bilinmektedir. Tüm bunlara tanıklık etmek beni oldukça duygulandırdı…
Kumandan Fidel Castro, askeri yeşil üniformalı giysisi içinde, kocaman elini omzuma koyup tuttuğunda içimden ılık bir
güven duygusu aktığını hissettim. Bir aksakal-bilge derviş, bir baba, bir abi, bir ata gibi beni kucaklamıştı. Ve
gazeteciler bizim fotoğrafımızı çekerken, omzumu sıktı ve gülümsedi… Bu röportaj sırasında, ben çok heyecanlandım.
Çok duygulandım. Sanki Havana’da, Karayipler Denizi üzerinde mavi bulutların üstünde, beyaz martı kuşları gibi
uçmaktayım. Özgür ve mutluyum. Bir o kadar da onurluyum… Mutluluktan ağlayacağım. Ve ardından “Fidel Ağladı”
ve “Havana Mavisi” şiirini yazdım. (Küba Uzak Değil / Dursun Özden, 1997, İstanbul).
Ve şimdi, tam 20 yıl sonra bu gün; beni konuk edip bağrına basan Kumandan Fidel Castro’nun ölümü ardından
yapılacak cenaze törenindeyim… Ne acı…
Küba’nın Ankara Büyükelçisi Alberto Gonzalez Casals ile yaptığım telefon görüşmesi ardından, Kumandan Fidel
Castro’nun cenaze törenine katılma kararımı bildirdim. İstanbul-Moskova-Havana yolu ile 17 saat süren uçak yorucu
bir yolculuğu ardından, 10 günlük bir Küba serüvenim gerçekleşti. Bu benim 4. Kez Küba’ya gidişimdi. 20 yıl önce beni
konuk eden ve birlikte resim çektirip, kendisiyle röportaj yaptığım değerli dostum, büyük insan, Fidel Castro’nun
ölüm haberi beni acıya boğdu. Çok üzüldüm. Onun uğurlanma törenine katılmak boynumun borcuydu. Görevimdi.
Borç para bulup bu törene katıldım. Onur duydum. Bu törene katılan tek Türk olmaktan da ayrıca kıvanç duydum. Bu
tarihi ana tanıklık etmekten ve bu anı belgelemekten de ayrıca şanslı olduğumu biliyorum. Yoleri gezgin derviş olarak,
Dünyanın 99 haline tanıklık etmek, bu olsa gerek… 8 saat zaman farkı ve 17 saatlik uçak yolculuğuna aldırmadan,
hayatı belgelemeye devam…
Ben bu yoldan 20 yıl önce de geçtim…
Tüm bu törenlerde elimde Türk bayrağı ile ülkem yazarlarını, aydınlarını, devrimcilerini ve Türk halkını temsilen ben
de bulundum. Türk Fideller adına kabrine çiçek koydum… Tüm bu uğurlama törenlerinin belgeselini çektim. Küba
Yazarlar ve Sanatçılar Birliği (UNEAC)’da yapılan anma töreninde; Fidel uğurlama töreni izlenimlerimi ve 20 yıl önce
Latin Amerika Edebiyat Ödülü törenleri nedeniyle, Fidel Castro ile yaptığım röportajı anlattım. Küba Devrimi’nin 50.
Yılında (1999) ve 2008 yılında yeniden geldiğim Küba izlenimlerimi ve değişimi anlattım. “Küba Uzak Değil” adlı
kitabımdan söz ettim. Kübalı ve başka ülkelerden gelen konuk yazarlar, ilgi ve hayretle dinlediler ve alkışladılar.
UNEAC Başkanı Alex Pausides ile Fidel Castro, Nazım Hikmet ve Küba edebiyatı üzerine röportaj yaptım. Havana’da
Türkiye Büyükelçisi Berris Ekinci, İkinci Sekreter Kadir Turan ve turizmci Murat Gökyokuş ile Küba-Türkiye dostluğunu
konuştum. Romanya Mihai Eminescu Vakfı Başkanı Gaetano Longo, Kübalı artist kız Niuvka Castellon ve rehber
arkadaşım müzisyen Robin Nuevo Perez, Güle Güle filmine konu olan arkadaşım Dory Adoracioh Azva Fernandez ile
sohbet ettim. Ayrıca, Havana Vieja Parkında bulunan Atatürk büstünü ve Havana Camisi imamı Hassan Musa Riegler
ve de Kübalı Müslümanları ziyaret ettim. İmam ve cemaatle röportaj yaptım. İki rekat namaz kıldık ve namaz sonrası
Fidel için dua ettik. Erkek ve kadın Kübalı Müslümanlarla resim çektirdik. Sayıları 5 bin üzerinde olan Kübalı
Müslümanların ibadet yapması için Cami gereksinimlerini, 1999’da gittiğimde bana söz veren Fidel Castro’nun
sözünde durarak, 2013 yılında bu caminin Suudi Arabistan’ın parasal desteğiyle yapılmasına çok sevindim. Yeni cami
için Türkiye’nin isteği olduğunu ve bu Abdullah Mescidi’nin ihtiyacı karşıladığı için, yeni bir camiye gerek olmadığı
söylenmektedir. Birkaç kez hacıya ve umreye gittiklerini dile getiren Kübalı Müslümanlar, Konya’yı ve Ankara’da
Diyanet İşleri Başkanlığını da ziyaret ettiklerini dile getirdiler… 10 kişiyle kılınan Cuma namazı ardından Çin sokağında
dansa giden Müslüman Kübalı kızların cana yakınlığı ve eğlenceli gülüşleri ardından; “İstanbul’u ve Konya’yı çok
seviyoruz. Türkiye’den Kumandan Fidel Castro’nun cenaze törenine gelen Müslüman kardeşimize, şeker kamışı suyu
ve ananas ikram edelim…” diyerek, konukseverliklerini gösterdiler. Ben de onlara, TRT Belgesel Kanal için çektiğim
“Kutsal Su Zemzem / Holly Water Zamzam” belgeseli DVD’sini verdim. Vedalaşıp, ayrıldık…
ABD’nin yakın müttefiki olan Türkiye, Küba’ya karşı sürdürülen acımasız ve yasa dışı ambargoya karşın; her dönem
Küba ile olan iyi ilişkilerini sürdürmektedir. Farklı sınıflardan ve farklı dünya görüşünden pek çok Türk vatandaşı,
Küba’yı ve Küba halkını sevmektedir. Küba’da gelişen kültür, sanat, sağlık ve turizm başta olmak üzere; Türkiye-Küba
ilişkileri giderek artıyor. İki ülkenin Büyükelçilikleri ve sivil toplum kuruluşları, bu dostluğu geliştiriyorlar. 8 saat zaman
ötede bulunan Küba, dost ve kardeş bir ülke… Kübalılar yarınlarından çok umutlu. Küba’da en çok duyduğum sözcük:
Manyana / Yarın… Küba halkı, yarınlarının ışık kaynağı olan Fidei’i çok seviyor… Her Kübalı bir Fidel…
YO SOY FİDEL!.. Ben Fidelim / Fidel içimizde… Küba Uzak değil…
www.dursunozden.com.tr