“Uygur Karızları” Pamukkale Üniversitesi’nde anlatılacak

Denizli’de bulanan Pamukkale Üniversitesi’nde, Anadolu Su Medeniyeti Forumu’nda, 14-15 Ekim 2016’da; dünyanın 99 haline tanıklık eden araştırmacı yazar, gezgin ve belgeselci Dursun Özden’in sunumu ile bir uygarlık ve mühendislik harikası olan “Uygur Karız Su Kanalları Sistemi anlatılacak. Özden; gittiği onlarca ülkede ve Anadolu’da, kaybolan etnik kültürleri ve karız su medeniyetini araştırıyor ve su temalı belgeseller çekiyor. Son olarak Çin Halk Cumhuriyeti ve Sinciang-Uygur Özerk Bölgesine yaptığı gezi kapsamında; Orta Asya’da birlikte yaşama kültürünü ve kolektif bir iradenin ürünü olan Uygur uygarlığını araştırdı.

Farsça kökenli bir sözcük olan Karız: Kar izi, yer altı su yolu, lağam, kehriz, keriz, ganat, uyun,

hattanat, aflaj, flaş, galeri ve tünel anlamına gelmektedir. 6000 yıl önce Orta Asya’da, Uygur Türkleri

tarafından yapılan ve Bir Uygarlık Harikası olarak adlandırılan, Turfan havzasındaki Karız yer altı su

kanalları sistemini ve Antik Yarnaz Kentini inceleyen Özden, Uygar Asya ve Türk tarihine bir ışık

tuttu. Ata yurdu Asya’dan, Ana vatan Anadolu’ya uzanan ve tüm anakaraları kapsayan Türk

Kültürünün izlerini sürdü. Tanrı Dağları’ndan başlayıp Turfan havzasına uzanan, Taklamakan

Çölü’nün 110 metre altında ve toplam 5100 kilometre uzunluğundaki Karızlar, yer altındaki Çin Seddi

olarak tanımlanıyor. Çin’deki ikinci büyük teknoloji harikası olarak vurgulanıyor.

İnsanlığın yarattığı en eski uygarlık miraslarından biri olan Karızlar; Batı merkezli araştırmacıların ve

tarihçilerin, Asya Kültürü üzerine yaptığı standart ve stratejik yalanlarını, saptırmalarını ve küresel

tezlerini çürütüyor.

Bu bulgular Türklerin; kara kıl çadırlarda yaşayan, göçebe, çoban, cengaver, barbar, cahil, geri ve ilkel

topluluklar olmadığını gösteriyor. Aksine, daha Batıda Atina, Isparta ve Roma Kent devletleri yokken,

Uygur Türklerinin; yerleşik kent kültüründe, İpek Yolu üzerindeki ticarette, sanatta ve ziraatçılıkta

ileri deneyimlere sahip oldukları ortaya çıktı. Rus, Çin, Uygur, Türk ve bazı Batılı bilim adamlarının

son dönem çalışmaları sonunda; Asya halklarının tüm farklılıklarına karşın, Batıdan daha eski ve

köklü uygarlıklara sahip oldukları, köklü ve sürekli devlet geleneği, güçlü ordu ve kolektif irade ile

Karız gerçeğinde somutlanan birlikte yaşama kültürünü özümsedikleri belgeleniyor.

Çin-Uygur/1aSinciang Bölgesi dışında İran, Irak, Afganistan, Türkmenistan, Kazakistan, Azerbaycan, Ürdün,

Umman, Suriye, Yemen, Suudi Arabistan, Cezayir, Orta ve Doğu Avrupa, İspanya, Latin Amerika,

Kuzey Amerika ve Anadolu (Van, Hasankeyf, Urfa, Kemaliye, Gümüşhane, Bayburt, Tarsus, Niğde,

Konya, Karaman, Mersin, Adana, Osmaniye, Erzurum, Amasya, Tokat, Malatya, Antalya, Muğla,

Aydın, Denizli, İzmir, Bergama, Çanakkale, Edirne, Tekirdağ, İstanbul ve Kocaeli) de Karız-Keriz-

Kehrizler bulunmaktadır. (Anadolu Karızları, dünyanın en eski (MÖ:11000) su medeniyeti olduğunu

da belgeledik. Urfa Göbeklitepe’de.)

Sinciang-Uygur Özerk Cumhuriyeti topraklarında bulunan Turfan, Kumul, Hami ve Toksun

bölgelerindeki tarihi Karız yer altı su kanalları hala çalışıyor. Taklamakan Çölü’nün ortasındaki bu

yeşil havzalara Karız su kanalları yaşam veriyor. Binlerce yıldır süren ileri ziraat uygulaması, yerleşik

yaşam kaynağı. Karızların yapılış ve bu güne gelişi ise, bir teknoloji harikası. Özellikle o dönemin

koşullarında, kazma tekniği ve yer altında yön bulma yöntemleri, bu işin gizemini ve uygarlık harikası

özelliğini vurguluyor. Karız sularının getirilmesi, paylaşımı ve korunması, bir özgün üretim ilişkisini,

bir kolektif yaşam kültürünü oluşturuyor. Arap harfleriyle yazan ve Uygur Türkçesiyle anlaşan

Müslüman Karızcılar, modern camilerde ibadet yapıyor ve kendi Ata gelenek ve göreneklerini

sürdürüyor. Bölgede yaşayan Uygurlar, Kazaklar, Dangxianglar, Kırgızlar, Salurlar, Tuvalar,

Altaylılar, Salalar, Tatarlar, Özbekler, Xibolar, Ruslar ve Çinliler; Müslüman, Budist, Hıristiyan ve

öteki inanca mensup komşularıyla gül gibi geçiniyorlar. Bölgede yaşayan tüm halklar düğün, bayram,

ölüm, hasat, üretim ve yaşamın her alanında dayanışma içindeler. Bölgede en köklü kültüre sahip olan

Uygur Türkleri, 13 milyon nüfusu ile birlikte yaşamın mayası özelliğinde.

Uygurların kullandıkları sözcük ve deyimlerin çoğu Anadolu Türkçesi olup, anlaşılıyor. Karızcı

Uygurlar, kız çocukları doğduğunda isimlerini sonuna gül eki koyuyorlar. Badegül, Arzugül,

Ayşegül…gibi. Erkek çocuklara ise can eki konuyor. Tursuncan, Mehmetcan, Alican…gibi. Uygurlar,

haftalık iş ve dost toplantılarına cem diyorlar. Cem sonrası, sokak ve caddelerde kurulan açık hava

lokantalarındaki sazlı-sözlü eğlence toplantılarında Ejderha dansı, Şaman dansı yapıyor ve Semah

dönüyorlar. Anadoludaki Bektaşi kültürünün kaynağı, Orta Asya mı? Ayrıca, Bayburt ve Gümüşhane

Karız-Kehrizlerini inceleyen ünlü İtalyan gezgin Marco Polo, Uygur Karızlarını görünce oldukça

etkilenmişti. Uygurların yıllardır yedikleri hamurdan ince ip şeklinde kesilerek yapılan erişteden

esinlenip, ülkesine döndüğünde İtalyanların meşhur spagetti makarna yemeğinin kaynağı da burasıdır.

Asyanın merkezi de burada. Sinciang Bölgesindeki Yunfinşan kasabasında bulunan bir yerin,

Asya’nın coğrafi merkezi olduğu ve (x,y,z) koordinatlarının (0) olduğu bilinmektedir. Burada, Türkiye

başta olmak üzere, tüm Asya ülkelerinin anıtı bulunmaktadır. Ayrıca, Lübnan’da bulunan Lüt

Gölünden sonra, dünyanın en büyük ve en derin kara parçası olan ve Çinin en büyük tuz gereksinimini

karşılayan Aydınlık Göl – Ay Gölü-Ateş Gölü (-154 m) çevresinde, Ağustos ortalarında (+83) sıcaklık

olmaktadır. Bir yarımadayı andıran Antik Yarnaz Kenti ise, MÖ 460’da yapılmış olup, Turfan

havzasında ve İpek Yolu üzerinde, mimari dokusu ve kentsel yaşam özellikleri bakımından özgün

olup, araştırmacılara kaynak teşkil etmektedir. Turfan’da bulunan Süleyman Şah ve Tursun Han

Medresesi görülmeye değer tarihi güzellikte olup, Turfa’nın kuzey batısında bulunan Karız Cenneti

Müzesi; üzüm bağları, dut ağaçları, sebze ve meyvelerin arasında tam bir cennet görünümündedir.

Geleneksel giysileri içinde hoş hoş gülen Karızcı Uygur güzeli badem gözlü Badegülün elinden soğuk

üzüm suyu, Kazak Türklerinin yaşadığı Altay Dağı’nda beslenen atların sütünden yapılan kımız ya da

karız şarabı içmek, unutulmayan bir nostaljiye dönüşür… Adı Ankaracan olan 7 yaşındaki Son Karızcı

çocuğun sattığı hediyelik eşyalardan da almayı unutmayın…

Bir yanda, 5565 metre yüksekliğindeki karla kaplı Tanrı Dağları, diğer yanda +48 derecede ve çöl

koşullarında Karız sularıyla erken-turfanda (Turfan adı buradan gelmektedir) beslenen sebze ve

meyvelerin dayanıklılığı, besin değeri, mineral zenginliği, bereketi ve insanlara bir yaşam sunması

açısından daha bir önem kazanıyor. Kullanılan Karızların sayısı 1950’de 1800 iken, günümüzde 600’e

kadar düşmüştür. Bölgede yaptığım araştırmalar sırasında, her yıl 23 Karız kanalının yok olduğunu

vurgulayan uzmanlar ve üreticiler endişelerini dile getirdi. Giderek yok olan Karızları kurtarma ve

yaşatma çalışmaları için Çin Merkezi Hükümeti, Turfan Karız Araştırma Enstitüsü’ne 8 milyon

dolarlık bir ödenek göndermiş. Oldukça yetersiz. İnsanlığın ortak mirası olan Karızların kurtarılması

için, UNESCO’ya bağlı Dünya Miras Şehirleri Organizasyonu (OWHC) ve Avrasya Miras Şehirleri

Koordinatörlüğü devreye girmeli ve Turfan Bölgesi Karızlarını Kurtarma Projelerine destek olmalıdır.

Eğer önlem alınmaz ise, 25 yıl sonra Turfan Karızları tarihe gömülecektir.

Öte yandan, 1991’de başlayıp 2000’de sonuçlanan ve bilim adamlarından Çinli Türkolog Prof. Dr.

Zhang Dingjing, araştırmacı David Levis Wiliams, Dr. Gafur Tolmbök, arkeolog Jean Paul Roux ve

bazı Rus antropologların araştırmaları neticesinde; Orta Asya’da uygarlık yaratan Türklerin tarihi ve

zengin kültürel yaşamı hakkındaki yeni başka belgeler de bulundu. Tanrı Dağları’nın batısında,

Kırgızistan topraklarında bulunan Tarkana Vadisi’ndeki Saymalıtaş kaya resimleri bunlardan biri.

Deniz seviyesinden 3500 metre yükseklikte, MÖ 5000’de Şaman (Kam) Türkler tarafından yapıldığı

belgelenen kaya resimleri, insanlık tarihine ışık tutuyor. Bu resimlerde; Şaman inancına özgün

figürler, çift geyik tarafından çekilen tekerlekli araba, Büyük Ayı Takım Yıldızı, Kam dansı yapan

Şifacı Şaman Ana, Gök Tanrı Umay’a yakaran kuyruklu insanlar, yılan başlı gamalı haç, çeşitli

hayvan figürleri, cinsel öğeler, uzay haritası, avcılık, hayvancılık ve tarımla uğraşan insanlar ve başka

yüzlerce resimden oluşan desenler, bu döneme ışık tutmaktadır. Bu kaynak bulgular; Pekin, Şian,

Urumçi, Turfan, Hami, Kaşgar, Semerkant, Almatı, Bişkek, Aşkabat, Altay, Kızıl, Kazan, Ufa,

Yakutsky, Bakü, Arizona, Meksiko, Santiago, Lima müzelerinde sergilenen tarihi bulguların yanı sıra;

Çin Uygarlık Tarihi, Manas Destanı, Orhun Yazıtları, Dede Korkut Kitabesi ve Göktürk Tarihi gibi

kaynaklardaki bilgi ve belgelerle örtüşüyor. Kökü binlerce yıl eskilere dayanan ve tarihi zengin

mirasımız olan Türk Kültürü doğru algılanmalıdır. Bulunan yeni su medeniyeti belgeleri ile Asya ve

Türklerin tarihi yeniden yazılmalıdır.

Batı merkezli kaynaklardan beslenen araştırmacılar, kendi özlerine dönmeli ve insanlığın ortak zengin

kültürel mirası olan tarihi bulgularla, geçmişi nesnel be doğru yorumlamalı ve de geleceğe sağlıklı

bilgiler ışığında, kolektif miraslar bırakmalıdır. Pek çok kaynak; batık kıta Atlantis (Mu)’nun izini

sürmek, insanlık tarihinin yeniden yazılmasına kaynak olacak bulgu ve belgeleri adres göstermektedir.

Yaşam kaynağımız suyun kullanım bilinci ile donanmalıyız. Geleceğimizi tehdit eden suyun stratejik

önemini kavramalıyız. İnsan eliyle yaratılan çevre felaketleri, ekolojik denge bozukluğu, aşırı lüks ve

doyumsuz tüketim alışkanlığı gibi olumsuz gidişat, su kültürünün önemini anımsatıyor.

İnsan oğlu binlerce yıl önce su başını yurt tutmuş. Suyun olmadığı yerlere de çok uzaklardan, yerin

altından ve üstünden kanallar, kemerler ve karızlarla tarım ve yaşam alanlarına su getirmişler.

Nesillerini ve yaşamsal kültürlerini bu güne kadar taşımışlar. Uygur Karızları örneğinden de

anlaşılacağı gibi; nice uygarlıklara kaynak olan tarihi su yapıları, geçmişte olduğu gibi gelecekte de

alternatif çözüm olarak görünüyor. Tüm bu olumsuz koşullarda çözüm yerin altında, karız su kanallar

sistemindedir.

Turfan Karız Cenneti bereketinde, su gibi aziz olmanın tam zamanı…

 

KAYNAK: 

– Uygur Karızlarına Yolculuk / Dursun Özden, Kaynak Yayınları,

– Turfan Karız Cenneti / Dursun Özden, Yoleri Yayınları.

– Bilim ve Ütopya Dergisi, Mart 2005 sayısı,

– Uygur Karızları, 2006, Belgesel film,

– Anadolu Karızları, 2009, Belgesel film,

– Anadolu Su Medeniyeti, 2010, Belgesel film (13 bölüm),

– Kutsal Su Zemzem / Zübeyde Su Yolu, 2012, Belgesel film (7 bölüm),

– Mekke Su Yolları, 2013, Belgesel film.

Yoruma kapalı.

shared on wplocker.com