Yazı ve fotoğraflar: Aysel YETİŞ.
İç gezi kapsamında; yeni coğrafyaları ve farklı kültürleri keşfetmeye devam ediyoruz…
Bu stresin, karmaşanın ve kirliliğin arasından sıyrılıp; biraz da kendinize zaman ayırmaya, ne dersiniz?
Kararınız “Evet” ise; elma yanaklı – kiraz dudaklı güzellerin otağı ve bir doğa harikası olan Dardoğaz, sizi bekliyor… Sırt çantanızı hazırlayın… Sessiz Toros Kurbağalarının çığlığı, Bolkar lalesi, kardelen, sarı çiğdem, elma ve kirazın başkenti Darboğaz; maceracı yeni gezginleri bekliyor…
Niğde İli, Ulukışla İlçesine bağlı Darboğaz Köyü, Hitit dönemi izlerinin yer aldığı; yaklaşık 300 yıl önce Tarbaz adındaki bir aşiret beyinin buraya gelip yerleşmesinin ve adını vermesi ile yaşam serüvenine başlar…
Adından da anlaşılacağı üzere, Orta Torosların kuzey eteğinde tepelerin ve boğazların arasındaki coğrafi konumundan dolayı Darboğaz adını almıştır. 1968 Belediye statüsüne erişmiş fakat yazın on binleri bulan nüfusu, kışın gerekli çoğunluğu sağlamadığı için geri köy statüsüne düşmüştür.
Darboğaz’a Adana-Ankara ve Mersin-Konya E-5 Devlet Karayolu’ndan ulaşılır. Ulukışla ilçeye 15 km, Niğde iline 60 km, Adana iline ise 150 km uzaklıktadır. Darboğaz’dan Niğde ve Adana iline günlük otobüs seferleri yapılmaktadır. Ankara, Karaman, Adana, Niğde hattında günlük tren bulunmaktadır. Ayrıca Kayseri ve Adana’dan Havayolu ile de ulaşım sağlanmaktadır.
Niğde İli-Ulukışla ilçesine bağlı, Anadolu’nun Aydınlık yüzü Darboğaz’dan yükselen Bolkar Dağlarının (2600 m kotunda) kuzey yamaçlarında, dünyada sadece burada bulunan ve ötmeyen-sessiz Rana Holtzi (Toros) Kurbağalarının yaşadığı Kara Göl ve Çini Göl çevresindeki yabani keçi ve yılki atlarının yanı sıra; endemik (sadece bulunduğu bölgede yetişen) flora ve faunaların bulunduğu meydan yaylası ve rengarenk çiçeklerle kaplı bu düzlükteki çam kokulu pınarların başında, otağı kuran göçebe Yörüklerin çadırları, mutlaka gezilip görülmesi gerekli yerlerin başında gelir.
Profesyonel ve amatör dağcıların kamp kurup, 3500 m yüksekliğindeki Medetsiz zirvesine tırmanışları da Karagöl kampından gerçekleşiyor. Çevre illerden ve Çukurova’nın sarı sıcağından kaçan yaylacıların da (60-70 yıldır) uğrak yeridir burası. Ulaşım kolaylığı, halkın konuk severliği, bol oksijen, temiz ve serin havası, her köşesi mesire ve piknik alanıdır.
Ayrıca Kara Keçili ve Sarı Keçili aşiretinden olan Türkmen Yörüklerin develeri ve keçi sürüleri ile bölge meralarında konakladıkları, kendi tarihi ve kültürel özelliklerini bu bölgede yaşattıkları bilinmektedir.
Öte yandan, “Küçük Ağa” romanı ile tanıdığımız ünlü edebiyatçı yazar Tarık Buğra’nın da Darboğazlı olduğunu unutmadan; önemli Köy Enstitülü öğretmenleriyle, Anadolu aydınlanmasına katkıda bulunan Darboğaz’da, bir kahvehanede yeniden başlatılan; “Bir Çay – Bir Kitap” kampanyasına desteğiniz için teşekkürler…
Tapır mevkiinde ve Porsuk Köyü sınırlarında bulunan Tuvana Höyüğü, bölgenin en eski medeniyet izlerinin kanıtıdır. Kapadokya’nın Başkenti Niğde’nin Kemerhisar Kasabasında bulunan Tarihi Su Kemerleri ve Antik Kent Kalıntıları yanı sıra; Bahçeli Kasabasında bulunan Roma Havuzu, bize bu bölgenin bilinen en eski medeniyet izlerinden birinin Tuvana Krallığı’nın burada olduğunu gösterir. Konya Ereğli’de bulunan İvriz Hitit kaya kabartmasındaki tarihi dokularda Tuvana dönemine ait olduğu bilinmektedir. Darboğaz’ı Ulukışla’ya bağlayan yol üzerindeki Tapır deresi yanında bulunan Höyük içinde yapılan kazılardan da anlaşılacağı üzere, buradaki tarihi Antik Kent kalıntılarının da Tuvana dönemine ait olduğu anlaşılmaktadır (M.Ö: 2000).
Tarbaz Tepesi’nin gün doğumunda bulunan Suduran (Sıdıran) Kalesi, Kral Yolu üzerinde Büyük İskender’in geçtiği yol, Gülek boğazı, Pozantı, Şeker Pınarı, Çiftehan, Tekneçukur, Alan (Porsuk), Kılan Boğazı, Emirler, Burna ve Ereğli güzergahını takip eden, Tarihi Kral Yolu’nun güvenliği ve haberleşmesi adına yapılan, yüksek ve görüşü alanı fazla olan tepelerdeki gözetleme kulelerinden bir tanesi de Darboğaz (Tarbaz Tepesi’nde) bulunmaktadır. Suduran (Sıdıran) Kalesi, Darboğaz’la ilgili bilinen en eski (M.S. 300), yani geç Roma döneminden kalan tarihi dokudur bu kale.
Daha sonra bu topraklarda Hitit, Arap, Pers, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi izleri bulunmaktadır bu cpğrafyada…
Cumhuriyet Dönemi öncesi Sevr Antlaşması sonucu, Anadolu Coğrafyası düşmanlar tarafından paylaşılmış; Toros Dağları’nın Güneyi İtalyan, İngiliz, Fransızların eline geçmiştir. Özellikle Çukurova, Adana ve Mersin’i işgal eden Fransız kuvvetleri, Anadolu’yu Çukurova’ya bağlayan tek çıkış kapısı olan Gülek Boğazı’nı geçerek, Ulukışla Kervansarayı’nda bulunan silah ve buğdaylarını almak için, trenle Toros tünellerini geçip Çiftehanı’na geldiklerinde, aralarında Darboğazlı Kuvayı Milliyeci Firari Yurtsever Köylülerin de bulunduğu Direnişçiler tarafından, Fransız treni durdurulmuş ve trenin Ulukışla’ya gelmesi engellenmiştir.
Gerek Çanakkale Savaşında, gerekse Ulusal Kurtuluş savaşında, tüm Anadolu insanları gibi Darboğaz Halkı da Vatan Savunmasına katılmış ve şehitler vermiştir.
Darboğaz, Anadolu aydınlanmacılığında önde gelen köylerden biridir. 1923 yılında Cumhuriyetin kuruluşu ile İlkokul eğitimine başlandı. Darboğaz okuma yazma oranı bu bakımdan Anadolu’nun en yüksek oranına sahip köylerden biridir. Cumhuriyet sonrası başlatılan, Halk Evleri ve Eğitim seferberliğinde; Darboğazlı Köy Enstitülü öğretmenler, özveri ile görev yapmışlardır. 1924, 1927 ve 1937 yıllarında, trenle Ulukışla’ya gelen Atatürk’ün karşılanmasında, Darboğazlı köylüler ve çocukları yer almışlardır.
Darboğaz’ın çalışkan halkının önemli geçim kaynaklarından biri de sebze ve meyveciliktir. Önceleri elma yetiştirilirken, sonraları ise kiraza başlanmıştır. Kiraz, ihraç ürünü olarak uluslararası standartlarda üretilmektedir. Napolyon cinsi siyah kirazın başkentidir Darboğaz. El dokuma halı, kilimde yaygındır ancak şimdilerde azalmıştır.
Maden Köyü’nün karşı yamacında bulunan galeriler, Bolkar Dağlarından çıkartılan (Osmanlı ve Cumhuriyet Döneminde) Etibank tarafından işletilen altın madeni galerileri, öteki çevre köyler gibi Darboğazlıların da önemli iş kolu olarak istihdam kaynağı olmuştur.
1960’lı yıllarda başlatılan yurtdışına işçi gönderme kooperatifçilik hareketinin ilk yerlerinden biridir Darboğaz. Bu nedenle Avrupa ülkelerinde çok sayıda Darboğazlı aileler yaşamaktadır. Darboğaz’ın önemli bir gelir kaynağıdır bu durum.
Darboğaz’ın ilginç bir sosyolojik yapısı bulunmaktadır. Darboğaz halkının temeli etnik yapısı Yörük (Türkmen)’dir. Ayrıca Selanik göçmeni, Mısır, Arap, Kürt, Laz, Çerkez gibi Anadolu’nun çeşitli bölgelerinden gelen farklı kültürlerdeki insanların toplandığı kültürlerin harmanı ya da insan mozayiği bulunmaktadır. Fakat tüm bu farklılıklarına karşın, ‘’Birlikte yaşama kültürünü’’ özümseyip ve çevreye her konuda örnek olmakta, barış ve huzur içinde yaşamaktalar. Buna da değinmek gereklidir diye düşündüm.
Darboğaz’da köyün bitimi ve yayların başlangıç noktası Beypınarı semtinde bulunan Gölcük Pansiyon; “nerede kalınır” sorusunun, şimdilik tek adresidir. Bolkar Dağı manzaralı bu mekan, Torosların eriyen kar sularının oluşturduğu çayın şırıltısı üzerinde, endemik Tarbaz sincaplarının yurt edindiği asırlık ceviz ağacının gölgesinde, kiraz ve elma bahçelerinin arasında, huzurlu ve dingin bir tatil yapmanızı sağlar. Burada üretilen organik yiyecek ve içeceklerden hazırlanan kahvaltının tadı damağınızda kalacaktır. Ayrıca konukseverliği ve çağdaş insan ilişkileri de iyi olan Darboğazlıların evlerinde konaklama alternatifi de bulunmaktadır…
Bolkar yaylarında yetişen mantar, kenger, kuzukulağı, kekik, ada çayları gibi mis kokulu, şifalı bitkilerle beslenen keçi ve koyunların sütünden yapılan yoğurdun bol köpüklü ayranını Darboğaz’ın elma yanaklı ve kiraz dudaklı kızlarının elinden içmenizin ayrıcalığını yaşayın. Bunun yanı sıra, yüksük çorbası, tarhana çorbası, oyma çorba, etli pekmezli kabak yemeği, içli köfte, sulu köfte, üzüm yaprağı sarması, lahana sarması, kuru fasulye ve sevenlere kelle paça gibi Anadolu yemek kültürünün kaybolan kimi lezzetleri, burada da yok olmaktadır.
Burada son yıllarda beyaz kiraz, yeşil ceviz gibi evcil ve yabani meyvelerin reçelleri de, ayrı bir damak tadıdır. Tarbaz balı, kekikli verem çayı, ada çayları gibi doğal meyve çiçeklerinden arıların mucizesi bal; yaralanma ve kesik tedavilerinde kullanılmaktadır. Pekmez yapma geleneği devam ediyor ve az da olsa yayla bağlarının Şiraz ve öküzgözü üzümlerinden yapılan şarapçılık da sürüyor. Ayrıca endemik meyvelerimizden yapılan, gün kurusu da ayrı bir lezzet deposudur.
Darboğaz halkının gelenekçi, aydınlık, ilerici ve çağdaş yapısının yanında geleneklerine de önem veren eskiyi ve yeniyi sarmallayan, düğünlerinde kendine has ‘’Tarbaz Halayı’’ bir ekol, oyunlar, türküler davul zurna eşliğinde, geçip giderken yakılan ninniler, maniler, cenazelerde söylenen ağıtlar, bayram geleneği ve hepsini birlikte yaşayan ve yaşatan bir yapıya sahibiz.
Değinilmesi gerekli önemli bir konu: Rana Holtzi ya da Toros Kurbağalarının nesli tükenmektedir. Kaybolan endemik flora ve faunalar başta olmak üzere; bunun yanında kınalı keklik, yaban keçisi, geyik, ayı, tilki, kurt gibi havyaların da nesli tükenmektedir.
Kardelen çiçeği: Direnmenin, yiğitliğin, estetik ve güzelliğin bir sembolü olarak açarmış karları delerek asice… Bu yaşam direnişine karşın, onun da nesli tükenmekte, onun da korunmaya ihtiyacı var. Hep birlikte sahip çıkalım bu değerlerimize…
Kır Lalem, Linam (yumuşak, erdemli, yıkılmayan ve yenilikçi); sen de mütevazi bir eda ile Bolkarların derinliklerinden çıkarsın baharın müjdecisi olarak. Ne de yakışmış sarı benzine kahve çillerin… Boyun büküşünden belli, sen de azalmışsın, bizi bırakma olur mu?
Karagöl: Aydınlıkların gölü oluşuna bakmayın siz onun. Özellikle Mayıs, Haziran ve Temmuz aylarında, güney yamacı rengarenk kır çiçekleri arasından akan kaynak kar suları (karpuz çatlatan) üzerinde, raks eden Rana Holtziler. Kara Göl gizemli uykusunda. Kuzey yamacı Bolkarlar üstünde karla kaplı ve mavi gökyüzü… Güneşinde sevdalı bakışları ile panaromik bu tabloyu, kelimeler yetmedi anlatmaya, görülmeli…
Burada ay ışığını seyretmek için duygusallık mı istiyorsunuz? Sevgide odaklanmak mı? Romantizm mi? Ya da arkadaşlarınızla doyumsuz sohbetler mi? Tam sizlik, kesinlikle kaçırmayın…
Darboğaz’da dört mevsim yaşanır; kışın beyazı, baharın renk cümbüşü, yeşili, yaz mevsiminin insanın iştahını kabartan kokulu, rengarenk doğal meyveleri… Ve sonbaharı… ‘’Darboğaz Sarısı’’ denilen görsellik, yalnızca Darboğaz’da var… Kışın ise, alternatif kış turizminin tüm olanaklı, maceracı gezginlerin olmazsa olmazıdır… Bölgede yapılması planlanan Kayak Merkezi ve Dağ Otel inşaatı sahası ise, koruma alanı (SİT) kapsamına alınmalıdır. Bu bölgede bulunan doğal ve tarihi doku başta olmak üzere, endemik doğal hayat korunmalıdır.
Darboğaz’ın elma yanaklı, kiraz dudaklı, güler yüzlü kızları ve yağız delikanlıları, candan konuksever insanları; yaşanası doğası ile doğa dostu, çevreci ve sevdalı konuklarını bekliyor…
Darboğaz gezinizin ardında; bu yaşam kaynağı ve doğa harikası yerden ayrılırken; ardınızda sevdanızı, gözünüzü ve gönlünüzü unutabilirsiniz. Ve Darboğazlı güzellerin dilinden düşmeyen şu anonim dizelerle, sizleri selamlıyorum, yeniden…
“Şu dağlar olmasaydı
Laleler solmasaydı
Ölüm Allah’ın emri
Şu ayrılık olmasaydı…”