Coğrafyacı Filozof Veysel ve Entelektüel Keçileri
Dursun ÖZDEN
Bilirsiniz, 13 milyar yıl önce Güneş, 4,5 milyar yıl önce Dünya, 3 milyar yıl öne su yoktu. 3 milyon yıldan bu yana, ‘insan’ denen canlı vardı. İnsanoğlu, keçi gibi inattı…
Öteki canlılardan farklı olarak, düşünerek aklını ve elini kullanan insanoğlu; “Sınıfsız İlkel Komünal Toplum Tarzını” ve ardından da “Sınıflı Köleci, Feodal ve Kapitalist Üretim İlişkisini” ve de Yüz yıla yakın “Sosyalist Üretim Tarzını” sürdüren insanoğlu; emperyalizm sayesinde, yaşadığı tüm anakara (kıta)’larda, acımasız sömürü ve baskı yöntemlerini kullanarak, doğaya, yaşadığı çevreye ve kendi nesliyle savaşan ve her türlü vahşi yolları kullanarak, insani tüm değerleri yok etmek için, savaşları ve sömürüyü sürdürüyor.
Sağduyulu insanlar, dervişler, erenler, filozoflar, devrimci gençler, kültür elçileri, bilim adamları ve akil-bilge-aksakal barış elçisi sanatçı aydınlar ise, bu acımasız gidişata ‘dur’ demek için, savaşmışlar ve büyük bedeller ödemişlerdir. Kimileri idam edilmiş, kurşuna dizilmiş, işkence görmüş, idamla yargılanmış ve acılar çekmişlerdir. İnsanlık tarihi, bu unutulmaz vahşete çokça tanıklık etmiştir… Ülkemizde de bu kara lekenin izleri, belleklerden silinmemiştir…
Kimi günlemler vardır, belleklerden silinmez; kimi kişi, olay ve zamanlamalar vardır, belleğimize ve oniks meremer sutunlara kazınır ve tarihin her döneminde anımsanır. İşte; Gülek Boğazı’nı geçmeden önce, Ulukışla Beyağıl Köyü topraklarında 17 gün mola veren, Büyük İskender ile alay eden ve ölüm dahil tüm korkuların mutluluğunu yaşayan, Aristo ile Filozof Diagenes yanı sıra; Amasyalı Coğrafyacı Filozof Strabon (MÖ:63 – MS:24)’de yaşamış ve Fırtına Tanrısı Teşup’un zulmüne başkaldırmıştı. “Dev-Genç’in Köy İşleri Bakanı” olarak bilinen, Niğdeli Coğrafyacı Filozof Veysel ile Entelektüel Keçileri ve Çanta’da Keklik anılarıyla; ’68 Kuşağı Şemsiyesi’ altında, 12 Mart ve 12 Eylül Faşist Dönemleri sırasında ve sonrasında, her türlü baskı ve işkenceye boyun eğmeyerek, tek başına (Silivri’ye bağlı, çantasını yitirenlerin otağ kurduğu Çanta Köy’de, çantasını koruyarak, doğayla baş başa, dingin bu ortamda, bir derenin içinde kendine yaptığı barakada; bir derviş gibi komşusu-yolu-elektriği-suyu olmayan ve telefon çekmeyen bir yerde, uzun zamandır yaşayan, bu koşullarda hala okuyan, yazan ve üreten), belleğimizden silinmeyecek türde, onurluca yaşamaktadır… Ve yazmaktadır, yeniden…
Hüseyin Yavuz’un bu anı kitabı; FİLOZOF VE KEÇİSİ, içinde yer alan kurgular olmasına karşın; genel hatlarıyla Türkiye’nin gençlik, işçi ve köylü hareketleri içinde aktif olarak yer almış ve 68 Kuşağı yöneticilerinden bir gencin 4 yıl süren cezaevi günleri sonrası, toplumsal yaşam içinde öğretmen, üretici, esnaf, emekli ve aydın olarak yeniden rol alışının çarpıcı öyküsüdür.
Felsefi ve sosyal bilinç ölçeğini irdeleyen Filozof; bilginin insanlık tarihinde ilk kez bir üretim aracı değil, yalnızca en karlı tüketim aracı haline gelmesi ve dünyayı değiştirecek gücün yerlerini, yurtlarını terk eden ve kaybedecek zincirlerinden başka şeyleri olmayan göçmenlerin-proletaryanın ellerinde olduğu tezine inat; “geleceğin tanrısının bilgi olacağı ve en büyük günahında bilginin akışının engellemek olacağının kanıtı” ise, yapay zeka çağına girdiğimiz ve değer yargılarını yeniden gözden geçirmemiz gerektiği gerçeği ise, tüm algı ve endişelerimizin haklılığını doğrulamaktadır…
Hüseyin Yavuz’un bu özverili ve titiz çalışması, anılar ve otobiyografisi içine yedirilmiş bir deneme, bir aforizma, toplumsal gerçekçi yorum, doğal hayata ve çevreye, ekolojik yapıya duyarlı bir aydının yaşam öyküsüdür. Yaşamı doğru ve yalın anlamada ve mutluluğu yakalamak için, doğanın nimetlerini hakça paylaşma, sevgiyi sebil eyleme eylemi içinde olma, doğayla, toplumla ve kendisiyle barışık hayat felsefesi içinde, kaçınılmaz bu rolün bilincinde olarak, yaşamı yorumlayan bu çalışmada, felsefi ağırlık taşımaktadır… Bu kitabı okurken, yazarın son derece sıra dışı yaşam öyküsü, usta hiciv ve aforizmaları, kaynakça yerine de geçebilecek özellikteki çarpıcı alıntıları, akıcı ve yalın dili, filozof ile keçileri arasındaki candan dostluk ve ilişkisi, şimdiye dek okuduğum ve tanıtımını yaptığım, yüzlerce kitaptan farklı bir özellik taşıdığını iddia edebilirim. 12 Mart 1971 öncesi başlayan ve aradan geçen 50 yılı aşkın zaman diliminde, pek çok kez benzeri anı ve yaşamlara tanıklık ettiğimiz her dönemin öyküsüdür aslında bu kitapta anlatılanlar…
Cezaevi koşullarında kendisinini keşfettiği yazma yeteneki, yazmaya başladığı anıların bir kaç defter tutan kopyaları bir köşede durması, yazarın içini acıtan bir yaraydı. 2003 yılından beri yeni yaşam biçimi ve yeri, ona okuma ve yazma olanakı sağlamıştı. Yeniden yazmaya başladı ve arkası geldi… Zor ve sıkıntılı günler devam etsede, artık yazmaya karar vermişti… Eski günleri yaniden anımsayıp yazarken, anılar birer birer içinde düğümlenip ortaya çıkıyordu… Yaşam acıtıyordu… ya da gıdıklıyordu… Aslında geçmişle acımasız ve duygu yüklü hesaplaşmanın ürünü olan bu kaynak eser, yazarın gözünde ve gönlünde çoktan tamamlanmış ve baskıya hazır bir eserdi…
Öte yandan, Beyağıl’daki ata evi-köy evine yapılan bir baskın sırasında; 1,90 boyundaki Filozof’u küçük bir yüklükte arayan Jandarma Komutanı’nın kem sözünü ağzına tıkayan, Maltepe Askeri Cezaevinde, Selimiye Sıkıyönetim Duruşmasında Mahkeme Başkanı Ali Elverdi’yi dize getiren (Yazarın annesi) Kadife Ana’nın hazır cevap yanıtları, biricik oğlunu koruyucu kolları ve örnek- direngen köylü kadın kam yaşamı, Filozofu yazmaya teşvik eden ana nedenlerden biriydi…
Niğde ili, Ulukışla ilçesi, Beyağıl Köyü’nde, 1946 yılında doğan Hüseyin Yavuz; ilkokulu köyünde, Orta Okulu Ulukışla’da ve Niğde Lisesini bitirdi. Ardından gittiği, Ankara Üniversitesi DTCF’de Coğrafya Bölümünde okudu. Sosyalist Fikir Kulübü Başkanı ve Dev-Genç Merkez Yöneticisi olarak, öğrenci hareketi içinde bulundu. İşçi ve köylü hareketlerinde öncülük yaptı. “Yaşasın Tam Bağımsız Türkiye, Kahrolsun Emperyalizm” diye yollara dökülen, sınıf ve yurtsever eylemlerde yer aldı. 1970’li yıllarda, işkence gören (ser verip sır vermeyen), idam ve müebbet hapis istemiyle yargılandı, 4 yıl cezaevinde yattı ve aklandı. İstanbul’da başlayan yaşam ve yazma serüveni; İstanbul’un lavanta kokulu ve meşhur Cezaevi manzaralı kırsalında, Silivri’nin Çanta Köyü’ndeki inziva evinde sürüyor…
Kitap içinde, benimde tanık olduğum ortak pek çok anıda, ilginç olaylar zincirinin bir halkasında yer almam, unutmaya yüz tutan acı ve tatlı o günleri, yeniden anımsamama neden oldu. Çok duygulandım…
Yazar, Ankara’daki saklandığı evde yakalanıp içeri giren bu özverili aileyi (Sibel ve annesi Tülin), İstanbul’da Cezaevinden çıkıp, 4 yıl sonra memleketine-köyüne giderken Ankara’da inip, onları sürpriz bir çekilde ziyaret etmesi ve konuksever bu anne ve kızın geçmişi unutan hoş karşılama anıları oldukça ilginçtir. Öte yandan, Cağaloğlu’nda bulunan Zeki Öztürk’ün Öncü Kitabevi’ni yakan karanlık güçlerin oyunu, Selimpaşa ve Silivri’deki Çömlekçi Tahsin’in dostluğunu asla unutamıyoruz. Ayrıca İstanbul Cankurtaran’daki evimiz (yol geçen hanı), Erol Taş Kahvesi, Anadoluhisarı, Göksu Deresi Çömlekçileri ve Balıkçı Partizan Ahmet Titiz Amca’nın evi, sebil sofrası ve Ahmet Amca’nın Gömü törenininde tanık olduğumuz hüzünlü o günü yeniden
anımsadım… Yazarın uzun aradan sonra, DTCF bitirme tezi için, Ulukışla’nın Maden ve Horoz Köylerinde yaptığı çalışmalarda oldukça ilginçtir. Coğrafya öğretmenliği yanı sıra, Silivri’nin Çanta Köy’deki doğal, yeni, farklı, derviş gibi yaşamı ve burada başlayan eski defterleri karıştırma ve de yazma alışkanlığı, bu kitabın bir başka maceralı yanı olsa gerek…
Araştırmacı yazar, Coğrafyacı Hüseyin Yavuz (Veysel)’in “Filozof ve Keçisi” adlı kitabında, birbirinden ilginç anı, konu ve merak ettiren bazı bölüm başlıkları şöyledir: Cezaevinden Çıkış, Çemberlitaş Hamamı, Galata Köprüsü, Yeniden Yakalandığım Evde, Köye Yolculuk, Sokak Çocukları, Ahmet Amca ve Ölüm Haberi, Bayrampaşa’da Muazzez ile Tanışma ve Kız İsteme, Cezaevinden Dündar, Miray ile Tanışma ve Evlilik, Okula Yeniden Dönüş, Müfettişler, 12 Eylül 1980 Darbesi, Askerlik, Somalı Osman, Çömlekçilik, Tarikatçılar, Batı Trakyalı Hüseyin, Dersaneler, Çanta Köye Taşınma, Tavuklar, Keçi, Niğde’de Berhan Şimşek ile 12 Mart ve Ortadoğu Söyleşisi, Ölen Bir Keçiye Gözyaşı, Gezi Olayları ve Çevre…
Çömlekçilik, Coğrafya öğretmenliği, danışmanlık, sendikal eğitim, kitap dağıtım, Fransızca çeviri, ticaret, kendine yetecek kadar tarım ve hayvancılık yapan, coğrafyacı yazar Hüseyin Yavuz (Filozof Veysel); “İsyan Günleri 1 ve 2” kitapları ardından, “Önce Dans Vardı” kitabını yazdı.
Şimdi ise, “Filozof ve Keçisi” kitabıyla; okurlarının beklenen merakını ve sabırsız heyecanını dindirecek deneme, anı ve otobiyografi özelliğindeki bu eser; Atakar Yayınları’ndan çıktı. Sıkılmadan-tek solukta okuyabileceğiniz, süssüz, yalın, duru ve akıcı bir dille (Dil Bayrağımız Türkçe ile) yazılmış olan, 700 sayfalık bu kitap; dönemine ışık tutan ve pek çok bilinmeyenin yanıtları, yaşayan zaman ve mekanları, tanıkları ve kaynakçalı tarihi belgeler, felsefi yorum, deneme ve otobiyografi türündeki ilginç anılar, bu eserde…
Kitap evlerinde, Kitap fuarlarında, Sosyal medya ortamında ve İmza günlerinde, Hüseyin Yavuz ile Filozof ve Keçisi’ni takip edin ve bu kıymetli eseri edinin…
“Filozof ve Keçisi” mutlaka okunmalı ve okutumlalıdır…
FİLOZOF ve KEÇİSİ
Hüseyin YAVUZ
1.Baskı: 2024, İstanbul
Atakar Yayıncılık Ltd. Şti.
ISBN 978-625-98317-5-6
Atakar Dağıtım ve Seçkin Kitapçılarda
KAYNAK: www.dursunozden.com.tr
