Mardin’in şirin ve kendi halinde, güvenli bir yaşam alanı olan Savur ilçesinde ve köylerinde; Taşın ve Tanrı’nın sonsuz şiiri ve Stavur (Savur) adlı, kral kızının aşk şarkısı hala söylenmekte. Savur’da aşk başkadır…
Mardin Kalesi ya da Kasımoğlu Müzesi’nin kanlı duvarından şırıldayan pınarından akan su yolunun yaşam serüveni; ardından bir akşam üstü şiirin dile gelişine tanıklık ederseniz eğer, sonsuz bir okyanusu andıran Mezopotamya ovasındaki ışık huzmelerin dansı, sizi uzaklara, bitmeyen umut ve ütopyalara taşıyacaktır. Hayal ve düşlerinizin ardına düşmenin tam zamanı…
2010 yılında, TRT Belgesel Kanal adına, 13 bölüm olarak 66 ilde çektiğim “Anadolu Su Medeniyeti” adlı belgesel çalışmalarım için, ikinci kez gittiğim Mardin ve Savur’da; Mezopotamya Su Medeniyetinin bilinmeyen yönlerini ortaya çıkarmıştım. Daha sonra ise; Mardin Artuklu Üniversitesi, DSİ, UUNESCO-IHP Mezopotamya Su Forumu etkinlikleri kapsamındaki sunumum ve belgesel gösterim, oldukça ilgi çekmişti. Sizinle paylaştığım bu gezi notları, bu sırdaş yolcuğun bir kısmını kapsamaktadır.
Yukarı Mezopotamya’nın arka bahçesi Savur; Mardin’e bağlı şirin bir ilçe. Savur: Evliyalar, seyitler ve binlerce yıllık kültür zenginliklerinin yan yana yaşadığı; sarı taşların nefesinde-şiir sıcaklığında aşkın meşk edildiği, dağların dağlara selam durduğu, volkanik tüf kayaların oyuklarına yuva yapıp, binlerce yıldır sorunsuz-kavgasız gül gibi geçinen Seydi, Hanefi, Şafi, Arap, Süryani, Türk, Kürt ve Yezidilerin, akkavak gölgesinde ve Savur Tepesi’nin eteklerinde soluklandığı bir cennet mekan.. Savur kırsalınsa, dolunay gölgesinde cep telefonlu askerler ve keçi çobanlarının mesaj trafiği…
Yeşilin her tonunun güz sarısı ile kucaklaşıp, gün batımında güneşin kızıl dokusunun ipek bir atlas gibi Yukarı Mezopotamya’yı örttüğü anı gözlemlemek, inanılmaz bir esin kaynağı ve Nemrut Dağı’ndan sonra, bölgede turuncu bir top gibi elinizden yitip giden güneşin kızıl guruplarda sizinle dans edişinin ayrıcalığını yaşayacaksınız. İşte tam da o zaman; nice sevda öykülerine tanıklık eden Savur evlerinin sırdaş sarı taşının ve Tanrının sonsuz ve zamansız şiiri başlar…
Savur Kalesi’nden Dere içi vadisine bir kuşbakışı fırlatırken, gece karanlığı delinir. Köprübaşı Zilkaya ve Havuzbaşı mevkiinde ud, cümbüş ve darbukaya eşlik eden Savurlu gençlerin asker uğurlama öncesi eğlenceleri sabaha dek sürer. Güneş akkavak boyu yükselince, Savur’da yaşam başlar. Hemen her gün farklıdır yaşam Savur’da. Başka bir zamanda yaşanır sanki. Evcil ya da yabanıl kuşlar gibi sarı taşların üzerinde pinekleyen yaşlılar, nargile fokurtuları arasında bir ah çekip, eski Savur öykülerini ballandıra ballandıra anlatırlar. Özellikle bin yıldır Güneş’e tapan Dere içi köyü Süryanilerinin anlattığı, Kral Şahpur’un oğlu Maraday efsanesi, bu adla bilinen manastırın ziyaretini yoğunlaştırmış.
İlçede farklı din, meshep ve inançların yanı sıra; farklı dillerin konuşulduğu zengin bir doku oluşturduğu için, inanç turizmi açısından canlılık gösteriyor. Çevresi duvarla çevrilmiş aynı gömütlük içerinde; Müslüman, Süryani, Protestan ve Yezidi halkların mezarları ve dua yerleri yan yanadır. Bölgede barış ve huzur içinde, kardeşçe ve dostça, birlikte yaşayan farklı ırk ve inançtan olan halklara en örnek gösterilecek yerdir Savur… Bölgede hala süren su, toprak ve petrol savaşı, terör ve töre gibi bazı iç ve dış kirli oyunları yok sayarsak…
Akkavak başta olmak üzere, ceviz, sebzecilik, buğday, arpa ve dokumacılık üretimi ve ticareti, ilçenin önde gelen gelir kaynağı. Eskiden Mardin-Midyat-Cizre ipek-kervan yolları üzerinde bulunması nedeniyle ticaretin yoğun olduğu Savur’da, günümüzde bu etkinlik görülmemektedir. Ticaret ilçenin tek caddesi üzerinde yer alan dükkanlarda sürdürülmektedir. Ticaret ve turizm potansiyeli olan ilçede otel bulunmamakta. Konuksever Savurlular, geniş ve çok odalı evlerinde sizi sokakta koymazlar. Hele hiç aç kalmazsınız. Cadde üzerindeki çayhanelerde buğulu sıcak bir çay içer ve bahçe arası yollardan giderken, ısrarla size sunulan meyve ve sebzelerin tadına bakarsınız. Ya da, bir ağaç gölgesinde ailece et yiyen bir yoldan geçiyorsanız, o bereketli sofraya oturmak zorundasınız.
İçkili alemcilerin keyfi ise bir başkadır Savur’da. Bölgenin tanınmış sanatçısı Şeyhmus Daş’ın kendi güfte ve besteleri dillerden düşmez: “Köylüsü uğramaz oldu / Alış veriş zaten durdu / Kahveleri işsiz doldu / Fakir şimdi Yeşil Savur..” Havuz başı aşığı Nemci Ayaz alır cümbüşü eline, Savur’da yaşanmış bir aşk için yanık yanık uzun hava ünler : “Kalkın çıkın bakın pamuk yeşerdi / O bütün kızların en güzeliydi / Aman aman söylemeyin / Suat öldü demeyin.”
Tarihi ve doğal dokusu kadar folklorik zenginliği ve mutfak kültürü de bereketlidir Savur’un. Savur’da tüm konukseverliğini sergileyen ve bize her sofrada farklı ve birbirinden leziz yemekler sunan, ilçenin en köklü eşrafından ve Peygamber Hz. Muhammed soyundan(seyit) Hacıbeyoğlu Ailesi, geleneksel Savur yemeklerini şöyle sıraladı: Kaburga dolması, makrube(patlıcanlı pilav), ikrebet(haşlanmış içli köfte), kabak dizme, meftune, kibe, mumbar dolması, şehriyeli bulgur pilavı, cevizli kebap, şarap ya da ayran…
Savur’un en köklü ailesi hiç kuşkusuz Seyit geleneğinin mirasçılarıdır. Aralarında, ünlü işadamı Zeynel Abidin Erdem’in de bulunduğu Seyitlik bağının soy ağacı, taa Hz. Hüseyin’e dayanıyor… Bağdat kökenli bu soylu ailenin, yörede onuruna düşkünlüğünü anlatan pek çok olay ve efsane var.
Savur’un en ilginç özelliklerinden biri de hiç kuşkusuz kına gecesi ve düğün törenleridir. Gençlerin birbirlerini beğenmesi ve defter göndererek kız istemeyle gelişen evlenme töreni, gece lüks lambası ile kız evine giden atlılar, kız evinde sunulan ikramla karşılanır. Önce nişan ardından da düğün tarihleri tespit edilir. Düğünler genelde güzün hasat sonu yapılır. Salı günü başlayan düğün törenleri davul zurna eşliğinde Rabab denilen gösterilerle sürer. Damlarda ya da alanlarda (Şafi inancı gereği, kadın erkek el el dokununca abdest bozulmasına karşın, kadın-erkek el ele tutuşup “Renge Reng” denilen halay çekilerek süren düğünde, Çarşamba gecesi kına yakılır. Kına gecesi Rami denilen tepsiye para toplanır. Damat ve arkadaşları “hay ley hınne” türküsü söyleyerek eğlenirler. Ertesi gün “Paşive” denen yemek yenir. Şafak sökmeden damadın evi önünde arkadaşları “Toruno” adı verilen Arapça türkü söyleyerek damadı uyandırırlar. Damadın yıkanması ardından, genç kızlarda gelini hazırlarlar. Kız ve erkek tarafında çerez parası vermeyenler falakaya yatırılır. Pazar gününe kadar süren düğün töreni, zihaf gecesiyle son bulur. Genç gelin ve damada, mutlu bir gelecek için yol gösterilir ve dua edilir. Genelde tek evlilik vardır.
Savur, Mardin’in kuzeyinde 1049 kilometrekare alanı, 9200 nüfusu ve il merkezine 47 km. uzaklıktadır. İlçeye bağlı Sürgücü, Pınardere ve Yeşilalan beldeleri ile 34 köy bulunmaktadır. İlçeden Dicle Nehrine dökülen Savur Çayı geçmekte. Yüzey şekilleri kesik sırtlar halinde ve sönmüş volkanik kalıntılar şeklinde göze çarpar. Vadilerde sulu tarım ve kavak ağacı yetiştiriciliği yapılmaktadır. İlçede hem Akdeniz, hem de karasal iklim hüküm sürer.
İlçe merkezindeki ve köylerdeki cami, kilise ve evlerin mimarisi yapısı, etnografik, arkeolojik ve sarı taşlı görsel değerleri ile zamanın durduğu izlenimini veren Güneydoğu’nun, Mardin’in bu şirin ilçesi Savur; Sümer, Akat, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve yeni dönemin izlerinin yanı sıra, Dereiçi köyündeki Süryani Manastırı ve kiliseleriyle önemli bir açık hava müzesidir. Özellikle; Savur gezimde beni konaklarında ağırlayan ve bölgede “Seyit” gelenekinin (Hz. Hüseyin mirası) temsilcisi olan Mardinli işadamı Zeynel Abidin Erdem’e ve ailesine teşekkür ederim. Savur’da Erdem Konağı başta olmak üzere; bölgeye özgü sarı taşlardan yapılan evlerde yazın serin, kışın sıcak oluyor. Taşlar, Savurlu Süryani ustaların hünerli ellerinde, bir sanat eserine dönüşmüş. Taş işçiliğinin ve ahşap süslemelerin ilginç örneklerinin sergilendiği Savur evleri, bir köşk ve sanat eseri görünümündedir.
Geçmişte 8 bin nüfuslu iken bugün 8 Süryani’nin yaşadığı Savur ilçesine bağlı Dereiçi (Killid) Köyündeki Süryani, Ortadoks ve Protestan Kiliseleri, günümüzde de ibadet edilen ve bahçesinde Müslüman mezarlarının da bulunduğu görülmeğe değer bir yer. Köyün genel görünümü ise, içler acısı. Boşaltılmış ve savaş sonrası harabeye benzeyen yıkık dökük evler, bu açık hava müzesinin kirli görüntüsü olarak sergileniyor. Savur Kale Komutanı Helako’nun dünya güzeli kızı Belkıs’ın seyirlik taştan oyma penceresi, M.Ö.5 bin yıllık bir uygarlığın şaheseri olarak duruyor.
Öte yandan, Ahmediye (Başkavak) köyü altındaki Romaniye harabeleri, burada eski bir uygarlığın işareti olarak görünüyor. Başkavak Köprüsü ve Artuklu mimarisinin ilginç bir örneği olan Eski Cami, Savur Kalesi, Kaya Evler, Deyr Marabeyn Mabedi, Romaniye Kilisesi, Türbeler ve mesire yerleri ilçenin görülebilecek tarihi ve doğal dokularıdır.
Birlikte Yaşama Kültürü ve Savur
Savur İlçesi sahip olduğu tarihi dokusuyla Minia Mardin olarak bilinen ve Mardin’in Artuklu ilçesine benzerliği ile tanınan şirin bir ilçedir.
Türkiye’de herkes tarihi ve turistik şehrimiz Mardin’i biliyor ve tanıyor olsa da en az onun kadar tarihi dokusuyla, büyüleyici havasıyla, doğal güzellikleriyle, bağ bahçe ve yeşilliğiyle ün salmış, küçük fakat şirin ilçesi Savur’u biliyor musunuz?
Savur kelimesi, Süryanice olup ‘Savro’ sözcük öğesinden türemiştir. Boyun anlamındaki savro, Süryanice’de halen kullanılmaktadır. Bir başka kaynağa göre, Kumuk Türkleri’nce kurulan Savur, Şuara adıyla da anıldı. Süryaniler ise kente Suara adını vermişlerdi. Kürtçe ise güçlü anlamında Stewre olarak kullanıla gelmiştir.
Savur bir tepenin yamacına kurulu hakim konumu ve şehir merkezindeki tarihi konaklarındaki taş işçiliğinin mükemmelliğiyle dikkat çeker.Mezopotamya’ya hakim olan ve Medeniyetlere ev sahipliği yapan Savur ilçesinin tarihi Milattan Öncesine dayanır. Roma ve Bizans İmparatorluğu hakimiyetinin, Sasani ve Melikşah dönemlerini yaşamış olan şirin bir ilçedir. Tur-Abdin bölgesinin batısında yer alan kentin doğusunda Midyat, batısında Mardin, Mazıdağı kuzeyinde Bismil, Çınar güneyinde Ömerli bulunmaktadır.
Savur, bugünkü idari bölünmede Mardin İline bağlı olmakla birlikte, tarihsel süreçte Mardin, Diyarbakır ve Batman ile bağlantılı olmuştur. Yukarı Mezopotamya’yı Yukarı Dicle Havzasına ve dolayısıyla antik çağların ve ortaçağın maden kaynaklarına bağlayan geçit noktalarından biri Savur’dur. Bu nedenle Savur hem antik çağlarda hem de ortaçağda stratejik bir nokta olarak bölge hakimiyetini elinde tutmak isteyenler için ele geçirilmesi gereken bir kale olmuştur. İrili ufaklı tepelerin, Savur ve Şeyhan Çaylarının bir bölümünü suladığı vadi ve yamaçlar, tahıl tarımına elverişli bir eğimle Dicle’ye doğru uzanır.
Yerleşim düzeni, mimarisi başta olmak üzere birçok yönden Mardin’le benzerlik gösteren Savur ilçesinin merkezi, Kalesi, Kaya evleri, Eski Ulu Camii, Romaniye ve Mor Yuhanın (Dereiçi Köyü) Kiliseleri, Türbeler ve Başkavak Köprüsü ile adeda usta bir el tarafından işlenmiş tarihi bir Ortaçağ şehri görünümündedir.
13 bin 78’i erkek ve 13 bin 23’ü kadın olmak üzere toplamda nüfusu 26 bin 100 olan Savur, 38 idari birimden oluşmaktadır. Köklü bir geçmişi olan bugünkü nüfus, günümüzde de varlığını devam ettirerek, bölgenin özgün niteliğini tanımlar durumdadır. Mardin büyükşehir belediyesi olmadan önce Pınardere, Sürgücü ve Yeşilalan olmak üzere, üç beldesi bulunan Savur’da, hatırı sayılır bir Süryani nüfusu da bulunmaktadır.
KONUŞULAN DİLLER
İlçe merkezi ve köylerinde aynı anda Türkçe, Arapça, Kürtçe ve Süryanice’nin konuşulduğu ilçede halkın geçim kaynaklarının başında ticaret, tarım ve hayvancılık yer alıyor. Son zamanlarda turizm turlarının da keşf ettiği ilçede esnafın bir kısmı turistlere yönelik sektörde hizmet vermeye başladı.
İlçede özellikle Savur Çayı kenarında kavakçılık, tahıl ekimi, bağcılık, sebzecilik önemli gelir kaynaklarıdır. Yabani bıttımların dönüştürüldüğü fıstık ve kiraz yetiştiriciliği gelecek vaadeden Savur, dünyaca ünlü üzümleri ile de ün salmıştır. Bölgenin coğrafik özellikleri ile aşiret sistemine dayanan toplumsal yaşam, kentin biçimlenmesindeki en önemli iki etmendir. Günümüzde de varlığını hissettiren bu etmenler, kentsel ve kültürel sürekliliğin ana dayanağıdır. Geleneksel kent dokusu içindeki konaklar ve evler topografya, malzeme, yapım tekniği, kültürel değerler gibi bölgesel etkenlerin yanında Türk, Kürt, Arap – İslam aile yapısı, gelenek ve görenekleri hakimdir.
SAVUR’UN TARİHİ
Savur’u da içine alan Kuzey Mezopotamya’nın ilk tanınan halkı Hurri’lerdir. Kuzey Suriye’de bulunan Hurriler, daha sonra Mitanni Devletine katıldılar. Asur Kralı Adad- Nirari’nin M.Ö.1300 yıllarında, Aramilere karşı düzenlediği seferde Tur – Abdin’i Savur geçidi yoluyla Asur Devleti, Medler tarafından ortadan kaldırılınca, Mitanni–Hurri Devleti de bu konfederasyona katılmıştır.
M.Ö. 160- 139 döneminde Fırat kıyılarına kadar tüm Mezopotamya ve Savur bölgesi Partların egemenliğine geçmiştir. 38 yılına kadar Suriye, Diyarbakır ve aralarında Savur’unda bulunduğu bölge Abgar Krallığı’nın egemenliğinde kaldıktan sonra, Romalıların eline geçmiştir. Romalılar, Yukarı Mezopotamya’ya yerleştikten sonra, başlayan Sasani saldırıları nedeniyle, savunma amaçlı kale ve kentler oluşturdular. Müslüman Araplar’ın, daha kuzeye yani Savur’un coğrafya olarak bulunduğu bölgeye gelişleri Halife Ömer dönemindedir. İyad Bin Ganem, 639 yılında Mardin, Habur, Nusaybin, Cizre, Hasankeyf, Kızıltepe, Savur ve Silvan’ı ele geçirdi. Mardin ve yöresi 990 yılında Mervanilerin, 1085 yılında Selçukluların, 1105 yılında Artukluların, 1401 yılında Karakoyunluların, Akkoyunluların ve1515 yılında Osmanlıların eline geçmiştir.
SAVUR GELENEKSEL KENT DOKUSU
Savur kent dokusu, karşılıklı iki tepenin çevresindeki yerleşim alanından oluşmaktadır. Topografyaya göre biçimlenmiş sokaklar, çarşı, meydan, sosyal ve kamu yapıları, konaklar ve evler geleneksel yerleşim düzeninin özgün değerlerini sunmaktadır. Bölgenin coğrafik özellikleri ile aşiret sistemine dayanan toplumsal yaşam kentin biçimlenmesindeki en önemli iki etmendir. Günümüzde de varlığını hissettiren bu etmenler, kentsel ve kültürel sürekliliğin ana dayanağıdır. Kuzeydeki tepenin üstünü kuşatan, ancak günümüze ulaşan kısımları kalıntıdan ibaret olan Savur Kalesi’nin sardığı alanın, ilk yerleşim bölgesi olduğu düşünülmektedir. Kentin ileri gelen ailelerinin ifadesine göre, Bağdat’tan gelen ve bu bölgede yerleşik düzene geçen aşiretlerin önde gelenlerinin kalenin hemen altına yaptırdığı konakla, kentin gelişim evresi başlamıştır. Birkaç yıl sonra da, karşı tepede altı yılda tamamlanan ve ilçede önemli bir nüfuzu bulunan ailenin konağı inşa edilmiştir. Dört katlı olan bu konaklar, savunmaya yönelik sırtlarını tepelere dayamaktadır. Kendilerine bağlı aşiret üyeleri de konakların çevresinde güç gösterisi yapacak şekilde evler ve konaklar yaptırmışlardır.
Seyidiler ve Süryaniler Otağı Savur
Şimdiye dek Mardin ve ilçeleriyle ilgili turizm ve tanıtma programlarında, Savur ilçesi hep gözardı edilmiş. Oysa, bölgenin tarih, kültür, doğa ve alternatif turizm potansiyeli bakımından en zengin yeri Savur’dur. Savur, İmam Hüseyin sülalesinin (Seyid) yaşadığı inanç ve tarih turizminin önemli merkezlerinden. Arap kökenli olan ilçe halkı, devletle ve sistemle hep iyi geçinmiştir…
Savur’ıın Arap kökenli olan ilçe ve bazı köy halkı, devletle hep iyi geçinmiş. Teröre bulaşmamış ama terörden zarar görmüş. Köylerinin çoğu boşaltılmış. Yeni yeni geri göç başlamış. Geçmişte de Şeyh Said Ayaklanmasına karıştıkları gerekçesiyle geçmişte, aralarında Osmanlı Valiliği yapan köklü bazı ailelerin cezalandırılmaları, bir yanlış bilgilendirme sonucu olduğu anlaşılınca, Atatürk tarafından bu ailelere itibarları geri verilmiş. Savur’un en köklü ailelerinden biri olan Bağdat kökenli İmam Hüseyin’in soyundan geldikleri bilinen Hacı Abdullah Bey ve oğulları (Seyid), bir tarihe tanıklık ediyorlar. Savurlu işadamı Zeynel Abidin Erdem, soy ağacım ve Savur’u yaşatmakta kararlı görünüyor. Savur Kalesi’nin çevresine bir şiirin dizeleri gibi dizilmiş tarihi Savur evleri, sivil mimarinin bir harikası olarak, usta taş ve ahşap işçiliğinin ölümsüz eserleri olarak dimdik ayakta duruyor. İlçenin önemli gelir kaynaklarından olan akkavak ağaçları, bağları, bahçeleri ve bir deniz görünümündeki yeşil vahalarıyla eşsiz ve şirin bir ilçe Savur, ilçenin bazı turizm potansiyeli olan yerler: Savur Kalesi, Artuklu minareli Eski Cami, Kaya Evleri, Deyr Marabeyn Manastırı, Dereiçi Süryani Köyü ve Kiliseleri, Başkavak Kö-yü’nde Romani Kilisesi, Türbeler, Başkavak Köprüsü, doğal kaynak suları, pınarları, yeşil mesire yerleri ve alternatif doğa turizmine elverişli dağlar ve vadiler… Terör nedeniyle boşaltılmış ve bu günlerde, yalnızca 3 Süryani ailesinin yaşadığı Dereiçi(Killit) Köyü muhtarı ve Savur merkezde yaşayan Erdem Ailesinin candan konukseverliği, bölgede yaşayan halkların kardeşliğinin bir başka göstergesi. Bu köydeki çanları susmuş üç kilisenin avlusundaki Müslüman, Protestan ve Süryani mezarlarının yan yana olması bir başka dostluk kanıtı değil mi? Nemrut Dağı’ndan sonra dünyanın en romantik manzaralı gün batımı (sevdalılara ve şairlere esin kaynağı olan) Savur akşamlarında yaşanır. Kızıl bulutlarla lacivert güneşin, yeşil dağ yamaçlarında son tangolarına tanık olmak için, akkavak gölgesinde dinlenen şiir bahçesi Savur’u seçin….
Savur Evleri
Mardin iline bağlı bir ilçe olan Savur, özgün dokusunu günümüze kadar koruyan önemli bir tarihi yerleşim merkezidir. Savur geleneksel kent dokusu, iki tepenin çevresindeki yerleşim alanlarından oluşmaktadır. Kalesi, topografyaya göre biçimlenmiş sokakları, dini yapıları, konakları ve evleri ile geleneksel yerleşim düzeninin özgün değerlerini yansıtmaktadır. Spontane olarak, organik bir dokuda gelişen kentin ana elemanları geleneksel evlerdir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi geleneksel mimarisinin genel özelliklerini gösteren Savur evleri; aile yapısı, ekonomik yapı, kültürel etkileşim, iklim, topografya, jeolojik yapı ve malzemenin etkisiyle biçimlenmiştir. Evlerin birçoğu, ilk sahip- lerinin torunları tarafından kullanılmaktadır. Geleneksel yaşam ve kültürel yapı devam etmektedir. Geleneksel kent dokusu ve evleri; nüfus artışı, çarpık kentleşme, yanlış restorasyonlar, bakımsızlık ve ilgisizlikten dolayı özgün değerlerini günden güne yitirmektedir. İlçede çok sayıda geleneksel konut olmasına rağmen, çok az sayıda (12) tescilli konut vardır. Koruma Planı olmayan Savur’un, kültürel birikiminin çağdaş yöntemlerle araştırılması ve tespit edilmesi, çözülmesi gereken sorunların başında gelmektedir. Bu çalışma kapsamında, öncelikle Savur’daki tüm geleneksel konutlar tespit edilmiştir. Tespit edilen evler detaylı bir biçimde araştırılarak; Savur’un geleneksel kent dokusu, genel yerleşim özellikleri ile geleneksel evlerin mimari özellikleri; plan düzeni, plan tipleri, cephe düzeni, cephe elemanları ve yapısal sistem incelenmiştir.
Savur’un hüzünlü yüzü: Dereiçi (Kıllıt) Köyü
Mezopotamya kültürünün, yaşayan izdüşümü olan Dereiçi (Kıllıt) Köyü, Savur–Midyat yolu üzerinde, Mardin il merkezine 52 km, Savur ilçesine 5 km uzaklıktadır.
“Köyümüzde kuş içecek bir damla bile su kalmadı…” diye söze başlayan, Dereiçi Köyü Muhtarı İLYAS DAL, 1700 yıl önce Süryani atalarının Güneş’e taptıklarını vurguladı. Mardin’in Savur ilçesindeki harabeye dönmüş, bir avuç yaşlı insanın yaşadığı bir Süryani köyü olan Dereiçi (Kıllıt) Köyü’nde yaşayan 77 yaşındaki Aziz Baysal, herkesin yüzünü Avrupa’ya döndüğü bir dönemde, yalnızlık pahasına da olsa yüzünü köyüne çevirdi. Aziz Baysal, 79 yaşında. Mardin’in Savur İlçesi’ne bağlı Süryani köyü olan Dereiçi Köyü’nde (Kıllıt) 29 yıldır eşi ve çocuklarından ayrı bir şekilde yaşıyor. Bir hoşgörü, birlikte yaşama kültürü simgesi ve abidesi olarak; Killit Köyündeki Süryani ve Protestan Manastırı önündeki kabristanda; Müslüman, Süryani ve Hristiyan mezarları yan yana duruyor…
SOSYAL YAPI
Savur’da sosyal yapı toplumsal yapı, nüfus ve demografik yapı, konuşulan dil ile ekonomik yapı alt başlıklarında incelenmiştir. Toplumsal yapı Bugün halen Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun birçok bölgesinde olduğu gibi Savur ve çevresinde de varlığını sürdüren aşiret örgütlenmesinin kökleri yüzyıllara dayanmaktadır. Coğrafi, ekonomik, siyasi ve toplumsal faktörler, bu örgütlenmenin ortaya çıkması ve zaman içinde giderek kurumsallaşmasına neden olmuştur. Bölgede aşiret, kabile örgütlenmesinde ilk ve en önemli cemaat anlamına gelmekte ve büyük aile yerine kullanılmaktadır. Kabile örgütlenmesinin bölgedeki genel adı aşiret düzenidir. Baba soyuna bağlılık, ilişkilerin işleyişindeki esas unsurdur. Bu bağlamda kabileyi birbirine kan bağı ile bağlı olduğu inanılan aileler oluşturmaktadır.
Güneydoğu Anadolu Osmanlı egemenliğine girdiğinde, Osmanlı yönetimi bölgenin özellikle zor ulaşılır dağlık yörelerindeki ve bu gün de ilçe merkezinde hala varlığını sürdüren aşiretler bulunmaktadır. Aşiret beylerinin gücü ve etkisini tanımış, buralarda Osmanlı yönetim sistemi içinde bir çeşit mali ve yönetsel özerklik içeren farklı bir uygulama geliştirmişti. Bölgede hükümdar gibi hareket ettiklerinden, Hamidiye Alaylarına dahil olan aşiretler, bu durumlarını öteki aşiretlere ve köylülere karşı, egemenlik ve haraç ilişkisini kurmak – devam ettirmek için kullandılar. Mardin’in gayrimüslim nüfusu dışındaki Kürt, Türk ve Arap halkının büyük çoğunluğu, kırsal kesim söz konusu olduğunda ise hemen hemen tamamı, aşiret yapısı içinde yaşam sürdüren kabile ve cemaatlerden oluşmaktaydı. Bunların azımsanmayacak bir kısmının 16. yüzyılda, özellikle Mardin’in güney bölgelerini oluşturan, tarıma elverişli nahiyelerde köyler oluşturarak yerleşik hayata geçtikleri anlaşılmaktadır.
SAVUR’DAN NOBEL ÖDÜLÜNE
2015 Nobel Kimya ödülünü; “DNA Onarımı” hakkındaki bilimsel çalışmasıyla Türk bilim insanı, aslen Savurlu olan Prof. Dr. Aziz SANCAR aldı.
Bölgenin kalkınması, tanınması ve ilerlemesi için çaba gösteren ünlü işadamı ve girişimci Zeynel Abidin Erdem gibi memleketini unutmayan bir başka Savur sevdalısı ise;
Mardin’e bağlı SAVUR‘dan 8 çocuklu okuma yazma bilmeyen bir ailenin çocuğu olan, Prof. Dr. Aziz SANCAR, “Milliyetçi bir ailede büyüdüm. Çocuk olarak göğsümde Türk bayrağının olması çok önemliydi ” ifadesinin yanı sıra; “Önemli olan memleketi kalkındırmak. Milletin eğitim, sağlık ve gelir durumlarını çözmek. Ancak o zaman o seviyede olunca Avrupa ile yarışır bir duruma geliriz” dedi.
“Türkiye’nin Mardin’e bağlı Savur ilçesinden Kars’a, oradan Edirne’ye kadar bütün çocuklarımıza bilim alanında eğitim öğretim vermemiz lazım. Özellikle kızlarımızı okutmak lazım. Kızlarımızı okutmazsak insan gücümüzün yarısını kaybetmiş oluyoruz. Özelikle Doğu ve Güneydoğu’daki kardeşlerimizden kız çocuklarını okula göndermelerini tekrar tekrar rica ediyorum” diyor…
SAVUR’DAKİ AŞİRETLER
Savur’da İlişkiler son derece zayıflamış olsa da hala aşiret yapısı sürmektedir. Bu aşiretlerden, Sürgücü ilçe merkezinin batı bölümünde yer almaktadırlar. Bu aşiret gurupların dışında, Hristiyan Süryaniler (Kıllıt) köyünde, bir ailede ilçe merkezinde yaşamaktadır. Arapça konuşan bu guruptan gerek köyde, gerekse merkezde toplam dört aile kalmıştır. Özellikle son on yılda neredeyse tamamı çoğu Avrupa’nın çeşitli ülkeleriyle, İstanbul’a göçmüşlerdir. Gümüş, altın ve telkari ustaları bu bölgeden yetişmiştir…
Bu yapıyı ortaya çıkaran fiili durumların ortadan kalkmış olmasına rağmen, günümüzde siyasal, ekonomik ve toplumsal yapıda ağırlığını hala hissettirebilmektedir. Bölgenin toplumsal yapısı farklı dönüşme özellikleri göstermesine rağmen, aşiret kurum ve ilişkileri modern hayatta da yaşama şansı bulmaktadır. Halen bölgede yaşayan toplulukların bir bölümü, kendilerini önce bir kabilenin üyesi, sonra da kabilenin bağlı olduğu aşiretin üyesi olarak görmekte ve tanımlamaktadır. Kişilerin politik tutumlarından evlilik ve aile yapılarına kadar hemen her alanda aşiret bağının belirleyiciliği ağır basmaktadır.
SAVUR KALESİ
Savur’un en gözde tarihi eseri Savur Kalesi’dir. Savur Kalesi, Mardin Ovası’ndan gelerek doğuda Midyat’a, kuzeyde ise Dicle ile Hasankeyf’ e ulaşan eski ticaret yolunu kusursuzca denetleyebilme konumuna sahiptir. Bu kale Mardin-Savur-Midyat ve Hasankeyf ile Cizre kervan ve fetih yolları üzerinde çok eski, statejik açıdan güçlü bir kaledir. Bu kale, Araplarla Bizans’lılar arasında büyük çekişmelere neden olmuştur. Mardin’e düzgün bir yolla bağlı olan Savur’un yeşilliği, bağları ve bahçeleri bol suları ile de ünlüdür. Yüz ölçümü 1049 km² olan Savur ilçeside her Mardin’e yapılan saldırıda, Savur da etkilenmiş tahrip edilmiş ve ahalisi asırlarca çileli bir yaşam sürmüştür. Artukoğulları ila Karakoyunlular döneminde sık sık el değiştirmiş ve en son olarak da Safevilerden Mardin’in ( 1517’de ) Osmanlıların eline geçişiyle Osmanlı topraklarına bağlanmıştır.
SAVUR’da ULAŞIM VE YAŞAM
Hayvancılık ilçemizin önemli geçim kaynağı iken hayvancılıkla uğraşan insanların kırsal kesimi terk etmeleri nedeniyle hayvancılık giderek azalan bir geçim kaynağı haline gelmiştir. Savur yeşilliği, bağları, bahçeleri bol suları ile de ünlüdür. Üzüm, kiraz ve bıttım bahçeleri bereketli ürünleri ve organik tarım oldukça yaygındır. Kavak ağaçlarının bol miktarda yetiştirildiği bir ilçemizdir. Burada kısmen sulu ziraat yapılmakta, tahıl üretilmekte ve küçükbaş hayvancılık yapılmaktadır.
Savur’a gitmek için, THY’nın günlük Ankara aktarmalı Mardin uçuşlarını tercih edebilirsiniz. Mardin’den sonra ilçeye 47 km. asfalt yol boyunca, meyve yüklü yeşil ağaçların ve kavaklıkların arasından geçerken, yol kenarındaki doğal kaynak pınarlarından sulanmayı unutmayın. Karayoluyla otobüslerle Mardin üzeri Savur’a ulaşmak mümkün.
Mardin merkez ve öteki ilçeleri bir başka gezi konusu olarak ele alacağız. Mardin Kalesi’nden Yukarı Mezopotamya ovasına deniz görünümlü kuşbakışı, inanılmaz duygulu anlara neden oluyor. Şiirlik. Tarihi Erdoba Evlerinde şafakla yeni güne merhaba! Karada deniz manzaralı akşam yemeği sunan Cercis Murat Konağı’nda sedir sefası. Bölgenin yeşil ticaret merkezi Kızıltepe. Artık bu günlerde, Suriyeli göçmenlerin geçiş kapısı olan Şenyurt tren garında yavuklusuna mendil sallayan askerlerin sıla türküsü.
Midyat’ta, surlar içindeki Süryani Manastırı’nda aşk yaşayan kızıl papazın bitmeyen duası. Midyat kırsalında kutsal Avesta eşliğinde Yezidilerle ateş dansı. Nusaybin sınırında bayram coşkusu ve Suriye’ye uzanan dost komşu eli. Çok dil bilen ve elinize kartvizit tutuşturan çocuk yaştaki “Genç Yerel Turist Rehber”lerin, Hasankeyf’in sular altınada kalıp kurtarılması için son çağrısı. Dicle ırmağı içinde, “kendin yakala-kendin pişir-kendin ye” balık keyfi. Bölgede yaşayan tüm etnik kültürler ve turizm coğrafyası konulu çalışmamız sürüyor…
Modern Seyyah Yoleri-Gezgin Derviş ile bir başka yörede ve bir başka ülkede buluşmak dileğiyle… Yolunuzun ve sözünüzün eri olun. Yoleri olun… Sağlıklı günlerde yolunuz ve bahtınız açık olsun!… Savur ve Mardin Kalesi’nde gün battı. Şimdi şiir zamanı…
mardin koru, savur moru
türkünün tezenesi savur, midyat, nusaybin
yüzü süryani döğmesi, gök-güneş izi, derin
ah!. mezopotamya denizi, gece şavkı, serin
akkavak gölgesinde, güneşi öpen güzellerin
hayat ve hayal arasında döngele, med, cezir
aşk mağduru iki derviş, dostun tek zehri; zifir
gümüş geceyi öper-şiir örgüsü telkari-ak kefir
ve önce dans vadı, kam zamanı, tam zamanı
adı berfin kınalı-sürmeli, gönül kuşum, kadim
kasımiye’de o kanlı suyu, bir ömür içemedim
taşa, toprağa can veren gönül, yeşersin ekin
aşkın, taşın, toprağın dili, imanı, bitsin şu kin
çim yeşili gözlerin şirin, kor taşın şiiri mardin.
dursun özden (kanayan çığlık)
Kaynak: www.dursunozden.com.tr