Kırgız Yazar CENGİZ AYTMATOV’un Sırrı (Biyografi)

Dursun ÖZDEN

2 Şubat 2007’de İstanbul’da toplanan; “Türk Dünyası Edebiyat Günleri” kapsamında, İstanbul Yerebatan Sarnıcı’nda, Üstad Cengiz Aytmatov ile birlikte olduğumda; bana babası Törökul Aytmatov ile birlikte 1938’de öldürülüp, kireç kuyularına atılan toplam 138 Kırgız Türkü aydınların hüzünlü öyküsünü anlatmıştı.

Kırgız yazar Cengiz Aytmatov’un annesi ise; Tatar asıllı Nagima Hamzayevna Aytmatova’dır. Aytmatov’un eserleri dünyada 165 ülkede 830 kere basılarak 67.2 milyon tiraja ulaşmış ender yazarlardandır. UNESCO’nun son verilerine göre, “Shakespeare ve Tolstoy’dan sonra, dünyada en çok okunan üçüncü yazardır.” İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy gibi mesleği veteriner olan yazar Cengiz Aytmatov, tüm dünyada okunuyor, biliniyor ve anılıyor…

Özellikle Yurtdışına kaçtıktan sonra ölene dek Sovyetler Birliği’nde yaşayan Nazım Hikmet’in; Dil Bayrağımız Türkçe ve Türk Kültürünün yaşatılması için verdiği saygın mücadeleyi ve Sosyalizm inancından dolayı, Türkiye’de 15 yıl zindanlarda tutsak olan Nazım Hikmet’in, yurtdışına kaçtıktan sonra (1953), ölene dek (1963) özgürlüğü hep özlediğini de vurgulamıştı üstad Aytmatov… Benim Asya coğrafyasındaki Şaman Türklerle ve Uygur Karızları ile ilgili çalışmalarım hakkında bilgi alıp, beni kutlamıştı, büyük Kırgız yazarı Cengiz Aytmatov… Cemile kitabını imzalarken, fotoğrafla taçlandırdığımız o anı, asla unutamıyorum…

Türk Dünyası’nın popüler yazarlarından biri olan Cengiz Aytmatov hakkında kısa bilgi verip, daha sonra mezarı nerede olduğu ve buraya nasıl gidileceği konusunda size bilgi sunmaya çalışacağım.

Türk kültür zenginliğini dünyaya tanıtan bir yazar; Cengiz Aytmatov

Türk ve dünya edebiyatında önemli bir yere sahip, Türk kültür zenginliğini dünyaya tanıtan, ülkemizde özellikle “Selvi Boylum Al Yazmalım” filminin de uyarlandığı “Kırmızı Eşarp” eseri ile tanınan, eserlerinde kurt ve at gibi hayvanlara insani özellikler atfeten ve bu alanda başarılı olmuş dünyadaki sayılı yazarlardan Cengiz Aytmatov’u, ölüm yıl dönümünde O’nu anlatan ve eserlerinden dikkat çekici cümlelerle anıyoruz.

12 Aralık 1928 tarihinde Kırgızistan’ın Talas eyaletinde doğdu.

Çok genç yaşta birçok işte çalışan Aytmatov, veterinerlik eğitimi aldı. Bu eğitiminin ardından Maksim Gorki Edebiyat Enstitüsü’ne geçti ve 1956 ile 1958 yılları arasında Moskova’da okudu.

Bu yıllarda ilk yazılarını yazmaya başlayan Cengiz Aytmatov, eserleriyle adını duyurmaya başladı.

Sovyet Yazarlar Birliği’ne üye kabul edilen yazar, 1963’te Lenin Ödülü’nü aldı.

II. Dünya Savaşı yazarlarından Aytmatov’un kendisini kanıtladığı kitabı Cemile oldu.

“Cemile, dünyanın en güzel aşk hikayesidir.” Louis Aragon

Eserlerinde mitolojiye yer veren yazar, efsanelere ve halk hikayelerine yer verdi.

Romanlarında kurt ve at gibi hayvanlara sıklıkla yer veren, onlara insani özellikle atfeten yazar, “Dişi Kurdun Rüyaları” ve “Elveda Gülsarı” romanlarında, hayvanların da psikolojisini başarıyla anlattı.

1966 yılından sonra eserlerini Rusça kaleme alan yazarın eserleri, 176 dile çevrildi.

10 Haziran 2008 yılında aramızdan ayrıldı.

Sovyetler Birliği eski devlet başkanı J. Stalin döneminde; askerler, 138 Kırgız Türkünü, 1938’de kurşuna dizilip bir kireç ocağına gömüldü. Olaya tanık olan kireç ocağı bekçisi olayı kızına, kızıda ölmeden önce, 1992’de kamuoyuna durumu açıklar. Bu tarihe dek, Cengiz Aytmatov’un sırrı ve hep aradığı izde çözülmüş oldu. Öldürülenler arasında Nobel Ödüllü ünlü Kırgız Yazar Cengiz Aytmatov’un babası (Törökul Aytmatov) da bulunmaktadır. 

Olaya tanıklık eden kireç ocağı bekçisi, kızına şun. Vasiyeti söyler: “Kızım, orayı bir tek sen biliyorsun. Elbet ileride bir gün bu sistem değişecektir. İşte o zaman masum olarak öldürülen o şehitlerin ailelerine ve topluma bu gerçekleri anlat. Bu benim boynumda bir borç olarak kalmasını istemem. Sana vasiyet ediyorum…”

Büyük bir çaresizliği anlatan bu cümleler, Sovyetler Birliği döneminde İçişleri Bakanlığı’nın istihbarat birimi olan GPU’de bekçi olarak çalışan bir babaya, Abıkan’a ait. 1973 yılında ölüm döşeğinde yatarken yanında bekleyen kızı Bübüra’ya Stalin baskısında öldürülenlerden bahsediyor. Çünkü kimseye söylemeden, yerlerini kimselere gösteremeden ölüp gideceğinden korkuyor.

Ata-Beyt Anıtı Müzesi duvarlarında şu notu okurken, duygulanmamak elde değil: 

“Ölüm cezasına çarptırılanların listesi:

Törökul Aytmatov’un birkaç sayfalık ceza raporunun özeti olduğu gibi durur. Belgeler, iki metre toprak altında bulunduğu için iyice yıpranmış durumdadır. Bu ceza raporunun sağlam kalmış olması, KGB arşivinden diğer şehitlerin de isimlerinin bulunmasına kolaylık sağlar. Çontaş’ta bulunan listede 5- 8 Kasım 1938 yılında ölüm cezasına çarptırılan mahkûmların ad ve soyadları ortaya çıkar. O listede isimleri geçenler şunlardır:

Abdıkadır Abdrahmanov, Cusup Abdırahmanov, İmanalı Aydarbekov, Törökul Aytmatov, Osmonkul Aliyev, Abdıray Abdırahmanov, Abdıraman Bulatov, Yusup Bulatov, Asanbay Camansariyev, Hasan Ciyenbayev, Omor Cumayev, Dali Zulfibayev, Bayalı İsakeev, İyosif Kuzmin, Pavel Lvov, Murat Salihov, Eşbay Sultanbekov, Kasım Tınıstanov, Sıdık Çonbaşev, Kocokan Şorukov, Erkinbek Esenamanov.

Listede adı geçen isimler, 1938’li yıllardaki Kırgızistan’ın aydınları ve Sovyetlere de gönülden inanmış Çarlık döneminden sonra Kırgızistan’ın bir devlet olarak kalkınması için fedakârlık yapan insanlardır…”

Cengiz Aytmatov bir anısını ise şöyle paylaştı:  “Annem tek kelime konuşamadan bana elindeki kâğıdı uzattı. Kâğıtta babamın davasının tekrar ele alındığı ve ölümünden sonra aklandığı yazıyordu. Lanet olası bu kâğıt parçası 21 yıllık ümidimizi bir anda paramparça etmişti. Anamla ikimiz, deli dana gibi el ele tutuşarak neye uğradığımızı şaşırmış bir vaziyette zar zor ilerliyorduk. Yaşamanın hiçbir anlamı kalmamış, hayata olan bağlılığımız kopmuştu sanki. Anacığıma bakıyorum; gözleri fersizdi, yüzünde ümitsizliğin ifadesi belirmişti. Hey kudret dedim kendi kendime. 21 sene boyunca her türlü eziyete, zorluğa tahammül ederek bizi destekleyen, Törekul bugün olmazsa yarın gelir ümidiydi. Ah anam ah, bu uğurda sen neler çektin neler?”

“Bir an bağıra bağıra ağlamak geldi içimden. Yıllar süren, bizim ailemizi kıskacına alan adaletsizliği olanca sesimle lanetlemek istedim. Ancak yanımda sendeleye sendeleye yürüyen, ani haberin şokundan henüz ayrılamayan zavallı anacığımın yarasını deşmeyeyim düşüncesiyle kendimi zorla susturmuş ve gözyaşlarına boğulmuştum.” (Aytmatov-Şahanov, 2002:30-31).

Aytmatov’un babasının akıbetini öğrenmesi onun acılarını dindiremez, zira babasının ziyaret edebileceği bir mezarı bile yoktur. Aytmatov, Toprak Ana adlı eserini anne ve babasına armağan eder ve eserin ilk sayfasında şunları söyler: “Baba ben sana anıt dikemem. Senin nereye gömülü olduğunu bile bilmiyorum. Bu çalışmamı babamız Törekul Aytmatov sana armağan ediyorum. Anne sen bizi yetiştirdin. Senin uzun ömür yaşamanı dileyerek, annem Nagima Aytmatova bu çalışmamı sana da armağan ediyorum.” Bir kelime konuşamadan bana elindeki kâğıdı uzattı. Kâğıtta babamın davasının tekrar ele alındığı ve ölümünden sonra aklandığı yazıyordu.”

“Lanet olası bu kâğıt parçası 21 yıllık ümidimizi bir anda paramparça etmişti. Anamla ikimiz, deli dana gibi el ele tutuşarak neye uğradığımızı şaşırmış bir vaziyette zar zor ilerliyorduk. Yaşamanın hiçbir anlamı kalmamış, hayata olan bağlılığımız kopmuştu sanki. Anacığıma bakıyorum; gözleri fersizdi, yüzünde ümitsizliğin ifadesi belirmişti. Hey kudret dedim kendi kendime. 21 sene boyunca her türlü eziyete, zorluğa tahammül ederek bizi destekleyen, Törekul bugün olmazsa yarın gelir ümidiydi. Ah anam ah, bu uğurda sen neler çektin neler?

Bir an bağıra bağıra ağlamak geldi içimden. Yıllar süren, bizim ailemizi kıskacına alan adaletsizliği olanca sesimle lanetlemek istedim. Ancak yanımda sendeleye sendeleye yürüyen, ani haberin şokundan henüz ayrılamayan zavallı anacığımın yarasını deşmeyeyim düşüncesiyle kendimi zorla susturmuş ve gözyaşlarına boğulmuştum…”

“Aytmatov’un babasının akıbetini öğrenmesi onun acılarını dindiremez, zira babasının ziyaret edebileceği bir mezarı bile yoktur. Aytmatov, Toprak Ana adlı eserini anne ve babasına armağan eder ve eserin ilk sayfasında şunları söyler: “Baba ben sana anıt dikemem. Senin nereye gömülü olduğunu bile bilmiyorum. Bu çalışmamı babamız Törekul Aytmatov sana armağan ediyorum. Anne sen bizi yetiştirdin. Senin uzun ömür yaşamanı dileyerek, annem Nagima Aytmatova bu çalışmamı sana da armağan ediyorum…” dedi.

10 Haziran 2008’de Almanya’da ölen Cengiz Aytmatov, vasiyeti üzerine buraya, babasının yanına gömülür. Şimdi ise, Burası bir anıt mezar olarak ziyaret edilmektedir. Cengiz Aytmatov, “Toprak Ana” adlı eserinde, babası ile birlikte öldürülen ve uzun yıllar aradığı 138 Kırgız Türkünün akibetini arayan ve onları yutan kireç ocağındaki atalarının acılı öyküsünü anlatmaktadır… “Cemile” ve “Kopar Zincirlerini Gülsarı” romanları da benzeri hüzünlü insan manzaralarını ve sevda öykülerini anlatmaktadır. 

Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’e 30 km kadar uzaklıkta yer alan Ata-Beyit Anıtı, Kırgızistan tarihinde çok önemli bir yeri vardır. Bizim için Çanakkale Şehitliği veya Anıtları ne ise, Kırgızlar içinde Ata-Beyit Anıtı odur.  Kırgızistan, Sovyetler Birliğine katıldıktan sonra, Sovyet Rusya tarafında Kırgızistan’da yaşayan Turancıları(Aydınları) Kireç kuyularına atıp hayatlarını yok etmiştir. Burada çok sayıda aydın hayatını feci şekilde kaybetmiştir. Bu aydınların içinde, Cengiz Aytmatov’un babası da yer alıyordu. Bu olay sonrasında burada bir anıt mezar ve müze inşa edildi. O günden sonra, Kırgız halkı için önemli bir yer oldu. Kırgız ünlü yazar Cengiz Aytmatov vasiyeti üzerine, hayatını kaybedince burada defnedilmiştir.

Cengiz Aytmatov Kimdir?

Cengiz Aytmatov, Ülkenin kuzeyindekiTalas Eyaletine bağlı Şeker Köyü’nde; 12 Aralık 1928 tarihinde dünyaya geldi. Yazarlık çalışmaları dışında ülkesini Lüksemburg, Belçika ve Hollanda’da büyükelçi olarak görev yapmıştır. Bunun dışında Aytmatov, AB, NATO, UNESCO ve Benelüks ülkelerinin Kırgız delegeliğini de yapmıştır. Ünlü yazar Aytmatov, Türk ve Dünya Edebiyatına çok sayıda eser kazandırmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır;

  1. Dağlar Devrildiğinde-Ebedi Nişanlı (Son romanı – 2007)
  2. Darağacı – Dişi kurdun Rüyaları (1988)
  3. Gün Olur Asra Bedel (1980)
  4. Fuji-Yama, Fuji Dağının Tepesi 1973)
  5. Beyaz Gemi (1970)
  6. Selvi Boylum Al Yazmalım , (1970)
  7. Elveda, Gülsarı! (1966)
  8. Dağlar ve Steplerden Masallar (1963)
  9. İlk Öğretmenim (1962)
  10. Cemile (1958)
  11. Yüz yüze (1957)
  12. Zorlu Geçit (1956)
  13. Toprak Ana
  14. Cengiz Han’a Küsen Bulut
  15. Çocukluğum
  16. Kızıl Elma (Hikaye)
  17. Hiroşimalar Olmasın
  18. İlk Turnalar
  19. Gül Sarı (ekli)
  20. Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek
  21. Sultan Murat
  22. Dişi Kurdun Rüyaları
  23. Kassandra Damgası (2013).

Ünlü yazar, böbrek rahatsızlığı nedeniyle tedavi için gittiği Almanya’da hayatını kaybetmiştir. (10 Haziran 2008’de 79 yaşında) öldü. Vasiyeti üzerinde ise aydınların kireç kuyularında can verdiği Ata-Beyit Mezarlığında defnedilmiştir. Buraya yolunuz düşerse mutlaka bu mezarlığı ve mezarlığın yanında bulunan müzeyi ziyaret edin.

Ata-Beyit Mezarlığı Nerede, Nasıl Gidilir?

Ata-Beyit Mezarlığı veya Anıttı, Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’e 30 km kadar uzaklıkta bulunur. Buraya ulaşmak için ülkemizden Bişkek’e ulaşılır. Buradan kara yolu ile Ata-Beyit Mezarlığına ulaşım sağlayabilirsiniz. Ata-Beyit Anıtı’na gitmeden önce, Anıt Kabir Kütüphanesi’ne gitmeniz gerekli…

Emperyalist oyunları bozmak elimizde… Irkçı ve faşizan uygulamalara inat; Türk Dünyasının birliği ve Türk Kültürünün yaşatılması için; Cengiz Aytmatov’dan ders almanın tam zamanı, Kam zamanı… Beyaz ve mavi yakalı emekçilerin birlik ve dayanışması için görev zamanı… 

Öte yandan; Emek Dünyasının umudu olan Sosyalizm düşüncesinin filizlenmesi ve yıkılmasına neden olan Sovyetler Birliği deneyimini, yaşayarak ve gözlemleyerek tanıklık eden Cengiz Aytmatov’un eserlerini yeniden okumalıyız. Kağıttan kaplan emperyalizm ve Vahşi Kapitalizmin; terör ve savaş yanlısı, sömürücü, adaletsiz, emek ve barış düşmanı uygulamaları karşısında, mazlum emekçi halkların yeni arayışlarına alternatif olacak toplumsal ve kolektif çözüm yollarını doğru ve barışçık-sistematik kalıcı uygulamalar; tarihi diyalektik sistem arayışları; Davranış Bilimci Sigmound Freud’un dediği gibi; “yaşam deneyimlerle doludur. Deneyimler ise, yenilen kazıkların bileşkesidir…” sözünü doğru algılamamız için; Cengiz Aytmatov’u okuyup, derinden algılamalıyız, yeniden…

Kaynak: www.dursunozden.com.tr

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*

shared on wplocker.com